Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
- Ankara'nın 18. Atatürk gününde -
On sekiz yıl... ne zorlu, ne emsalsiz, ne çetin...
Fert halinde bir timsal azmiyle bir milletin:
Işık saçlı, gök yüzlü, Tanrı sözlü bir timsal:
Sivas'tan Ankara'ya geldi Mustafa Kemal.
O gün Türk milletinin şahlanan hıncıydı o.
O gün mazlum...
Sarı yapraklarını döküyordu ağaçlar
O gün bir garip güneş doğuyordu;
Sonra birden duruverdi zaman
Kulak kesildi ağaçlar, taşlar
Seyhan nehrine baktım
İçin için ağlıyordu.
Bir korkulu rüzgâr esiyordu
Karanlık sarmıştı dört bir yanı
Susuyordu insanlar, susuyordu Taş-köprü...
Yıl, 1919,
Mayısın on dokuzu.
Kızaran ufuklardan kaldırıyor başını
Yeryüzüne can veren
Cana heyecan veren
Al yüzlü oğan güneş!
Takanın burnu nasıl Karadeniz'i yırtar;
Siz de bir anda öyle yırtınız uykunuzu,
Uyanın Samsunlular!
Kurutacak gözlerde umutsuzluk yaşını
Al yüzlü...
Bu halkın başında bir kahraman var,
Şan onundur ama millete yarar.
Haklıdır bu şandan korksa düşmanlar
Dostlardan da varmış tiksinen, niçin?
Arttıkça bu dâhi Türk'ün şöhreti
Dağılan milletin arttı vahdeti
Sulhta da faydalı böyle kuvveti
Yıpratmak daha harp bitmeden niçin...
Çoğalır ağaran günle birlik
Bu senin gücün ölümden öte
Toprağı deviren traktörde
Mutlu gürültülerinden makinelerin
Çoğalır ağaran günle birlik
Bu senin gücün ateşte
Ocakları kaynatan yeniden
Silâhların şavkıyan çeliğinde.
Gider inanmışlığımız daha yıllara
Nice...
Tükenir elbet
Gökte yıldız denizde kum tükenir
Bu vatan bu topraklar cömert
Kutsal bir ateşim ki ben sönmez
İnanın Mustafa Kemal'ler tükenmez.
Ben de etten kemiktendim elbet
Ben de bir gün göçecektim elbet
İki Mustafa Kemal'im var iyi bilin
Ben işte o ikincisi sonsuzlukta...
Mustafa Kemal derlerdi,
Sonradan duydum adını,
Beni yumuşak parmaklarile okşar,
Eğilip bakardı ışıklı gözlerile.
Ona ben gösterirdim zamanını;
Güneş ışığında, ay ışığında,
Yıldız ışığında, mermilerin ışığında.
Senelerce dolaştık beraber,
Çöllerde, dağlarda, salonlarda...
Askerler geceyi beklediler,
Bozkır gecesini!...
Sıcak toprak üstünden
Bir buğu yükseliyordu.
Yıldızlara baktı Hasan Çavuş,
Dedi: "Emme de parlak bu gece"
Bir sigara yaktı.
Mangasından tekmil getirdi Memiş Onbaşı:
Aydınlı İsmail'in bacağında sızı varmış,
Tireli Hüseyin...
Bir güvercin uçurdular İstanbul'dan Anadolu'ya,
Mustafa Kemal'in ellerinden hız alırdı.
Kınalı topuklarıyla lâcivert semalara
Büyük rüzgârla yükselir, alçalırdı.
Mustafa Kemal'in ellerinden hız alırdı.
Ateşli bahçelerde ötüşen kuşlar vardı,
Güvercin barış türküleri söylerdi her...
Daha da parlamıştı güzelleşmişti al at
Mustafa Kemal'in bindiği günden beri.
Sanki bilinmez bir rüzgârla dolmuştu
Göğe göğe kalkıyordu alevden başıyla
Uçar ayaklariyle oyuyordu yeri.
Kimseyi bindirmiyordu üstüne artık
Bindirmez ya, Mustafa Kemal'in atı o.
Bunca at arasında...
Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Yeleleri alevden al bir ata binmiş
Aşıyor yüce dağları, engin denizleri.
Altın saçları dalgalanıyor rüzgârda,
Işıl ışıl yanıyor mavi gözleri,
Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Yanmış, yıkılmış savaş meydanlarında
Destanlar yaratıyor cihanın görmediği...
-Bir Nine Söyledi-
Anlatması güçtür oğul,
O ilk gençlik dünyamızın
Masal kahramanıydı.
O her genç kızın
Düşlerindeki altın saçlı yiğit,
Biliyorduk O'nun bastığı kara toprakta
Otlar yeşerecekti.
Anlatması güçtür oğul,
Bir kara duman sarmıştı yurdumuzu;
Dört koldan hain...
Köylülerin oturduğu bir kahvede
Söz edilirken güz ekiminden birdenbire
Şavk vurması gözlere ulusal imeceden
Doğrulup kalması bir ulusun, öyle bir hava.
Aşka benzer, şevke benzer, Ferhad'ın dağ delmesi
Künk döşemesi, su çekmesi Amasya'ya
Mustafa Kemal'in kağnıları taş taşırken...
Gölgen bir nur işledi güneşe vardığı gün;
Seni gördük sesimiz Hak'ka yalvardığı gün,
Seni gördük bir mazi dağları sardı ses ses,
Bir Akdeniz dalgası buldu içinde herkes...
Sana çıkar bu yurdun ararsak son yolu da,
Kutlu bir Tanrı oldun güzel Anadolu'da.
O kadar eskisin ki şimdi...
Şöyle bir doğruldu Mustafa Kemâl
Kıratının üstünde göklere doğru
Dağlar arasından yükselen
Tunçtan bir heykele benziyordu.
Bakışları vardıkça mesafeler ötesine
Belliydi kaynaştığı gözlerinde
Masmavi okyanus dalgalarına benzer
Düşünce dalgalarının,
Zafer, diyordu da...
Muhmur dağın başında bir duman, bir duman,
Mustafa Kemal'in başında daha bir duman
Dağ düşünür gündüz gece başından duman gitmez,
Mustafa Kemal düşünür gündüz gece başından duman gitmez,
Dağların başında duman eksik olmaz,
Soy yiğidin başından duman eksik olmaz.
Mahmur dağının...
İstiyorum ki: Sana giden yolda ne şosa,
Ne ufacık bir geçit, ne açılmış iz olsa:
Sade sarp yalçın olsa ve sade dimdik kaya,
Avuçlarım dizlerim koyulup kanamaya;
Kanımla kaylara destanın yazarak
-Bahtım siyah olmadan, göğsüm kızıl, alnım ak;
Parıltılı gözlerim, yıldız olacak gibi...
Gidiyor, rastgelmez bir daha tarih eşine;
Gidiyor on yedi milyon kişi takmış peşine!
Gidiyor, sonsuz olan kudreti sığmaz akla;
Gidiyor, göğsünü çepçevre saran bayrakla.
Gidiyor, izleri üstünde birikmiş yaşlar;
Gidiyor, yerde kılıçlarla eğilmiş başlar.
Gidiyor, harbin o en...
Onu tarihe sorun, yoktur eminim bir eşi,
O güneş yüzlü, güneş sözlü, güneşler güneş!
Sözü halkın dilidir, gözleri hakkın ateşi,
O güneş yüzlü, güneş sözlü, güneşler güneşi!!
Yurdu sarmıştı karanlık, onu yırtıp atan O.
Soğuyan kanlara bir başka hararet katan O.
Kararan gözleri bir...