halukgta
Onursal Üye
- Katılım
- 20 Ocak 2014
- Mesajlar
- 260
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
İnternet de gezinirken, İslam a karşı misyonerlik yapan sitelerin birisinde, çok ilginç ve düşündürücü bir konuya rastladım. Bunu sizlerle paylaşmak istememin nedeni, kaynağından emin olmadığımız bilgilerin, içimize bir kangren gibi nasıl sokulduğu ve Hıristiyanların bu bilgileri bizlere karşı, nasıl kullandığının ibretlik bir örneğidir yazacaklarım.
Kuran a, dinimize iftiralar atan bu sitede, Kur an dışındaki günümüzde elimizde bulunan, diğer kutsal kitapların, asla hükümlerinin değiştirilmediği ve geçerliliğini bugünde nasıl koruduğunu anlatmak için örnekler veriyor sitelerinde.
Peygamberimizin zamanında, Kur an hükmü olduğu halde, Kuran da ki hükümlere uymasa bile, Tevrat ın kullanıldığını örnek vererek anlatmaya çalışıyorlar. Hem de hangi bilgilerle biliyor musunuz dostlar? Bizlere günümüzde, çok güvenilir diye aktarılan hadisler örnek verilerek. Sahih-i Buhârî den örnek veriliyor ve bakın neler naklediyorlar, kendi yanlışlarını doğrulamak adına, bizim bazı yanlış inançlarımızı kullanarak.
(Hadis kitaplarına bakacak olursak açıkça görülüyor ki, Hz. Muhammedin döneminde Kutsal Kitap( Tevrat) sapasağlam mevcuttu. Hadislere göre, Hz. Muhammedin huzurunda Tevrat okunuyordu. En sağlam kabul edilen hadis kitaplarından biri olan Sahih-i Buhârî de şöyle bir hadis var:
Abdullah İbn-Ömer (ö. 693) radiyallahu an humadan rivayete göre (Medinede) birtakım Yahudiler gelip Resulullah sallallahu aleyhi ve selleme gelerek içlerinden bir erkekle bir kadının zina ettiğini hikâye ettiler (ve ne hükmedersiniz? Dediler).
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem onlara:
Siz, Recim -taşlamak- (hükmü) hakkında Tevratta ne bulursunuz? Diye sordu. Onlar:
Biz, zina edenleri teşhir ederiz, bunlar bir değnekle de döğülürler. Abdullâh İbn-i Selâm (ö. 664) bunlara:
Yalan söylüyorsunuz! Tevratta Recim (ayeti) vardır, dedi. Bunun üzerine Tevratı getirdiler. Ve kitabı açtılar. Yahudilerden birisi (Abdullah b. Süreyya, ö. 633) elini Recim ayeti üzerine koyarak ondan önceki ve sonraki ayetleri okumaya başladı. Abdullâh İbn-i Selâm ona:
Elini kaldır! dedi. O da elini kaldırınca Recim âyeti görülüverdi. Yahudiler:
Ya Muhammed! Abdullah İbn-i Selâm doğru söylemiştir:
Tevrâtta hakikaten Recim ayeti vardır, dediler. Bununüzerine (Resulullah zinanın vukûu hakkında şahidistedi. Dört Yahudi zani ile zaniye aleyhinde vech-imahsûs ûzere şehadet ettiler) Resulullah da bunların recm olunmalarına hükmetti de recm olundular(taşlanarak öldürüldüler).
Bu hadisten gayet açık bir şekilde anlaşıldığı gibi, Hz. Muhammed gerektiğinde Tevrâtı getirtiyor ve ona uygun olarak hüküm veriyordu. Bu demektir ki, Muhammed döneminde Tevrâtın değiştirildiği iddiası yoktu, olsa bile Hz. Muhammed buna inanmıyordu.
Eğer Muhammed Tevrâtın değiştirildiğini kabul etseydi, Tevrâtın ayetlerine göre bir hüküm verir miydi? Eğer Recm ayeti değiştirilmiş ya da Tevrâtta yok idiyse, Peygamber nasıl Recm ayetine müracaat edebilir ve de hahamlar olmayan ayetin üstünü nasıl kapatabilirlerdi? İlginç olanı da bu: İsâ Mesih buna benzeyen bir durumla karşılaştığı zaman buna çok farklı bir çozüm getirdi:
Din bilginleri ve Ferisiler, zinada yakalanmış birkadın getirdiler. Kadını orta yere çıkararak İsâya,Öğretmen, bu kadın tam zina ederken yakalandı dediler. Mûsâ, Yasada bize böyle kadınların taşlanmasınıbuyurdu, sen ne dersin? Bunları, İsâyı sınamak vesuçlayabilmek için söylüyorlardı. İsâ eğilmiş,parmağıyla toprağa yazı yazıyordu. Durmadan aynısoruyu sormaları üzerine doğruldu ve, Aranızda günahsızolan, ona ilk taşı atsın! dedi (Yuhanna 8:3-7)
Kurânda zina suçunun sadece dayak cezası olduğu halde, günümüzde şeriat hükümlerine göre yönetilen İslâm devletlerinde zina için Kurânda bulunan dayak cezası değil, mütevatir (herkesin bildiği) sünnete dayanılarak, Tevrâtın recm cezası (taşlanarak öldürülme) uygulanmaktadır. Burada peygamberin sünneti, Kurâna değil, Tevrâta dayandırılmaktadır, uygulanmaktadır.)
Değerli din kardeşlerim, Yahudi ler ve Hıristiyanlar özellikle kendi kitaplarının hüküm sürmesi ve Kur a nın devre dışı bırakılması için, nasıl ve nerelerden örnekler veriyorlar.
Bizlerin farkında olmadan, yaptığımız yanlışlardan istifade ederek, onları delil göstererek, içimize zehirlerini nasıl ve hangi yollardan akıttıklarını hala anlayamadıysak, sanırım bundan sonrada anlamamız mümkün olmayacaktır.
Şunu da belirtmek isterim ki, Buhariden nakledilen bu hadisin, gerçekten onun naklettiği bir hadis olup olmadığınıda bilemeyiz. Onun adına uydurulan, adı kullanılan kim bilir nasıl bilgiler var. Onuda Rabbimiz bilir.
Peygamberimize atfedilerek nakledilen, recm cezasını uyguladığı konusunda okadar çok rivayet hadis var ki, doğrusu Kuran ın apaçık ayeti dururken, bunu yaptığını, uygulattığını söylemek, peygamberimize apaçık bir iftiradır, bunuda lütfen unutmayalım.
Benim bütün çabam ve din kardeşlerimi Kuran ın çevresinde toplanmaya davetim, bu gerçeklerin fark edilmesi adınadır. Geçmişte yaşamış din alimlerimize atılan bu iftiralarında, farkında olmamız çok önemlidir.
Bizlerde Kur an dan, gereği gibi nasiplenmediğimiz için, onların kuyusuna, bataklığına bakın nasıl da düşüyoruz. Dikkat ediniz tüm bunlar, bizlerin içimize soktukları rivayetler, çok önem verdiğimiz din alimleri kullanılarak yapılıyor. Hıristiyanların bugünkü İncil den, fuhuş konusunda verdikleri örnekte, düşündürücü ve dikkat çekicidir. Hatırlayalım söylediklerini.
(Din bilginleri ve Ferisiler, zinada yakalanmış birkadın getirdiler. Kadını orta yere çıkararak İsâya,Öğretmen, bu kadın tam zina ederken yakalandı dediler.)
Bu sözler üzerinde düşünelim önce. Zinada yakalanmış kadın, acaba bu zinayı tek başınamı yapmışta, yanlız kadınmı Hz. Isa nın karşısına getirilmiş? Düşünebiliyor musunuz, birde bunu doğru bir örnek gibi veriyorlar ve bu bilginin kutsal kitaptan olduğu söyleniyor.
Aynı hatayı bazı Müslüman ülkelerde, günümüzde uygulamıyor mu? Siz fuhuş yapan bir kadının karşısındaki erkekle beraber, recm edildiğini duydunuz mu? Duymanız mümkün değil, çünkü erkeklerin nefisleriyle şekillendirilmiş bir inanç, asla Kuran dan onay alamaz.
İşte hurafenin verdiği karar, ancak böyle olur. Kuran asla kadın, erkek ayrımı yapmadan, fuhuş yapanların nasıl cezalandırılacağını ve bir daha yapılmaması için, topluma teşhir edileceğini açıkca yazmıştır.
Sanırım bugün elimizde bulunan Tevrat ve İncil için, verdikleri örnekler bizlere çok şeyler anlatıyor. Yeterki elimizdeki rehberin, FURKAN ın kıymetini bilelim, ona danışmadan yaşantımıza, imanımıza yön vermeyelim.
Günümüzde güvenilir hadis toplayıcısı olarak bilinen, Sahih-i Buhârî den aktardığı bu hadisle peygamberimizin Kur a na göre değil, dikkat edin Tevrata göre hüküm verdiğini söyleyebiliyor, Kuran da tam tersi bir hüküm olduğu halde. Bizlerde hiç düşünmeden, işte böyle kabul edebiliyoruz.Ayrıca verdikleri örneklerde, günümüzde örneğin İran, Kur an da açık hükmü bulunduğu halde, hala fuhuşun cezasının Kuran da olmayan ve bugünkü Tevrat ta geçen recm, yani taşlanarak öldürme olduğunu kabul edebiliyor.
Hiç kendimize şu soruyu sorduk mu? Yahudiler çok dindar ve dinine bağlı olduklarını söyler ve öylede görünmeye çalışırlar. Madem Tevrat ta fuhuş yapanların cezası recm, yani taşlanarak öldürülmek, Peki, fuhuş yapan bir Yahudinin siz bugüne kadar, recm yapıldığını yani taşlanarak öldürüldüğünü hiç duydunuz ya da gördünüz mü? Elbette ne duyarsınız, nede görebilirsiniz. Yorum sizlerin.
Bakın Yahudiler ve Hıristiyanlar güzel dinimizi ne hale sokmuşlar, ama zerre kadar düşünen mi var. Hadislere kayıtsız şartsız hiç düşünmeden, Kuran süzgecinden geçirmeden iman etmenin, dinimize getirdiği zararına bakın lütfen. Her şeyden kötüsü peygamberimize atılan iftiraya ne diyeceksiniz?
Kur an ın apaçık hükmü dururken, onunla hükmetmeyip, Tevrat ta Kuran ın tam tersi olan bir hükümle, hükmettiğini nasıl söyleyebilir ve bunu nasıl kabul edebiliriz düşünen var mı? Hiç sanmıyorum zerre kadar düşünebilseydik, bugün içinde bulunduğumuz karmaşadan, çok uzaklarda olurduk. Çok acıdır bu söylenenleri kabul eden, inanan o kadar çok Müslüman din kardeşimiz var ki. Hâlbuki peygamberimiz, ben söylemediğim halde bu peygamber sözüdür diyen, cehennemdeki yerini hazırlasın diyerek, bizleri uyarmamış mıydı?
Allah peygamberimize tebliğ edilen Kuran ın Tevrat ı, İncili onayladığını, doğruladığından bahseder. Aliimran 3. ayetinde bakın nasıl bir açıklama yapıyor.
(O, sana Kitabı hak ve önceki kitapları tasdik edici olarak indirdi, Tevrat ile İncil'i ve Furkan'ı indirmişti.)
Demek ki HAK olan, yani kullanımda olan Kuran. Fakat geçmişte diğer kitaplarında indirildiğini tasdik ediyor. Allah ın kitapları arasında değiştirdiği, nesih ettiği hükümleri de apaçık belirtiyor Kuran da. Bundan sonra, bu kitaptan sorumlu olacağımızda apaçık belirtilmiş.
Bu durumda nasıl olurda Kuran da hükmü açık olan bir bilgi, Tevrat ta ya da İncil de farklı ise, Kuran a değil de, daha önceki hükümlere uyulmasını emreder peygamberimiz? Bunu düşünebiliyor muyuz? Kuran dan hiç mi nasibimiz yok. Allah apaçık Kuran hükümlerine uyacaksınız dediği halde, bunun tersini nasıl kabul ederiz?
Peygamberimiz devrinde, Tevrat ya da İncilin ne derece değiştiği, tahrifata uğradığı konusunu tam olarak bilemeyiz. Onu yalnız Allah bilir. Bu konuda fikir yürütmenin de doğru olduğunu düşünmüyorum. Bildiğimiz ve Kuran ın bizlere bahsettiği, Yahudilerin ve Hıristiyanların Allah ın indirdiği kitabından uzaklaşarak, atalarının rivayetleri ile iman ettikleridir.
Bizler ancak bugün Yahudilerin ve Hıristiyanların ellerinde bulunan, kutsal kitaplar hakkında yorum yapabiliriz, tabi Kuran ile karşılaştırarak. Örneğin günümüze, bugüne kadar ulaşan yüzlerce İncil den, dört tanesini seçerek iman etmeleri düşündürücüdür. Acaba hangisi Rabbin indirdiği İncil diye kendimize sorduğumuzda, sanırım her şey daha iyi anlaşılacaktır.
Düşünün lütfen, Kuran için bunu söyleyebilir miyiz? Bir ikinci Kuran örneği var mı? Tek kelimesi dahi değişmeden, dimdik önümüzde duruyor. Ama bizler onun kıymetini bilemiyoruz.
Kuran verdiği bir örnekte, Yahudilerin peygamberimize gelerek, bir konuda peygamberimizin hakemliğine başvurulması örneğinden bahseder. Bakın Maide suresi 43. ayette ne söylüyor Rahman. Bu ayetle, yazımın başında, Buhari den verdikleri örneği, lütfen dikkatle karşılaştıralım.
(İçinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında olduğu halde nasıl seni hakem kılıyorlar da sonra, bunun arkasından yüz çevirip gidiyorlar? Onlar inanmış kimseler değildir.)
Çok dikkat çekici ve düşündürücü bir ayet. Bu ayet üzerinde dikkatle düşünmeliyiz ve diğer ayetlerle karşılaştırmalıyız ki yanılmayalım. Demek ki peygamberimizi hakem olarak göstermek istedikleri konunun hükmü, ellerindeki Tevrat ta yazıyor, hem de Kuran da aynı olduğu anlaşılıyor. Ama toplum Tevrat tan o kadar uzaklaşıp, hurafe itikatlara yönelmiş ki, bu kitaba bakma gereği dahi duymadıkları anlaşılıyor. Yaradan da bu konunun, anlaşılması adına veriyor bu örneği.
Daha da dikkat çekici olanı, senin hakemliğinden açıklamandan sonra, sana da yüz çevirip gittikleri, inanmadıklarından bahsediyor Allah. Demek ki bahse konu, hem Tevrat ta hem de Kuran da apaçık aynı olduğu belli oluyor. Ama o devrin toplumu Tevrat tanda o kadar uzak ki, Peygamberimizin verdiği cevap, atalarının itikadına uymadığı için, peygamberimizden de yüz çevirip gidiyorlar.
Bugünde bizler, aynı durumda değil miyiz? Yaradan da uyarıyor ve diyor ki o günkü topluma, sizin sorduğunuz sorunun cevabı, sizlere gönderdiğim Tevrat ta apaçık yazdığı halde, neden ona bakmıyorsunuz, müracaat etmiyorsunuz önce diyor. Demek ki Kuran da hükmedilenle aynı şeyler var ki, Rabbim bunu söylüyor. Eğer değiştirilmiş, nesih edilmiş bir hüküm olsaydı, böylemi söylerdi?
Acaba bizler günümüzde, karşılaştığımız bir olay karşısında, konunun hükmünü nereden arıyoruz, bunu düşündük mü? Kuran dan aramadığımız çok açık. Kuran özet bilgidir diyerek, Kuran da her şey yazmaz diyenlerin, nerelerde sorularının cevabını arayacakları çok açıktır.
Yine Yahudilerle ilgili, dikkat çekici bir ayette, Tevrat ile sorumlu oldukları halde, yöneldikleri hurafe inançları hatırlatarak, bakın ne söylüyor Yaradan onlara.
Cuma 5: Tevrat'la yükümlü tutulup da, onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerce kitap taşıyan merkebin durumu gibidir. Allah'ın ayetlerini yalanlamış olan kavmin durumu ne kötüdür! Allah, zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.
Buradan da anlaşılıyor ki, Kuran indirilmeden önce, Yahudilerde tıpkı günümüzde olduğu gibi, Allah ın indirdiği Tevrat tan o kadar uzak iman eder olmuşlar ki, Rabbim onların yanlışlarını bizlere örnek olarak gösteriyor ve bakın ne diyor.
(Tevrat'la yükümlü tutulup da, onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerce kitap taşıyan merkebin durumu gibidir.)
Ne kadar güzel, her şeyi anlatıyor Yaradan. Allah o devirde yapılan yanlışı örnek gösterip, bugün bizleri uyarıyor, tabi anlayana anlamak isteyene. Bugün bizler neyle sorumlu tutuluyorduk? Elbette Kuran ile. Çünkü sizleri Kuran dan hesaba çekeceğim, Kuran dan sorumlusunuz, bu kitap bütün cihana, âleme gönderildi demiyor muydu Allah ?
Demek ki bugün bizlerin, cahiliye döneminden hiç farkımız kalmadığı anlaşılıyor. Kuran devre dışı bırakılmış, rivayetler dine hükmeder olmuş.
Sizlere hatırlatacağım, aşağıda ki ayetler üzerinde de lütfen dikkatle düşünelim. Bakalım peygamberimiz onların verdiği örnekte olduğu gibi, hareket etmiş olabilir mi?
Bakara 120: Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır. De ki: Doğru yol, ancak Allah'ın yoludur. Sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah'tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.
Aliimran 23: Şu kendilerine kitaptan bir pay verilmiş olanlara bak, aralarında hüküm vermesi için Allah'ın kitabına çağırılıyorlar da içlerinden bir zümre yüz çevirerek dönüp gidiyor.
Yukarıdaki iki ayet, sanırım her şeyi çok net anlatıyor. İki ayette geçen şu cümleler, içimize soktukları ve kendilerine delil gösterdikleri rivayeti nasılda doğrulamıyor, lütfen üzerinde dikkatle düşünelim.
Sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan.
Aralarında hüküm vermesi için Allah'ın kitabına çağırılıyorlar da
Allah elçisine, Yahudileri ve Hıristiyanları Kuran a davet etmesini ve onunla hükmedilmesini apaçık söylediği halde, nasıl olurda rivayet hadiste örnek verdikleri gibi, Kuran da hükmü çok farklı olan, o günkü Tevrat tın hükmüne uymasını ister Peygamberimiz? İşte bu ve buna benzer soruları artık, lütfen kendimize soralım ve inancımızı Kuran ile sorgulayalım.
Peki, bizler hangi kitaplara inanıyoruz ve ardı sıra gidiyoruz, isterseniz hatırlayalım. Kuran ın peşi sıramı, yoksa emin olmadığımız, Kuran ın tek kelime dahi bahsetmediği rivayetlerin peşi sıra mı?
Dün Yahudilerin ve Hıristiyanların yaptığı yanlışları, bugün biz Müslümanlar yaptığı o kadar açık anlaşıldığı halde düşünen, aklını kullanan, Kuran ı rehber alan o kadar az Müslüman kalmış ki, söyleyecek söz bulamıyorum.
Allah elçisine Kuran ı tebliğ etme, anlatma ve toplumu ikna etme görevi verdiyse, Kuran ın hüküm vermediği hiç bir konuda, hüküm vermeyeceğinin, bilincinde olmalıyız. Allah elçisine verdiği görev ve sorumluluğu çok açık ve net vermiş, açıklamıştır. Bizler bunun dışına çıkarak, peygamberimize kendimizce yetkiler ve sorumluluklar vermemiz, bizleri yanlışa yönlendirecektir. Peygamberimiz Allah ın verdiği hükümlere göre, topluma hükmettiği, sizce çok açık değil midir?
Yahudiler ve Hıristiyanlar, geçmişte yaptıkları yanlışlarına, düştüğü bataklığa ne yazık ki bizleri de çekmek istiyorlar. Bunu yaparken de içimize soktukları, bizlerin inandığı hurafe bilgilerden yararlanıyorlar. Gelin onların bataklığına girmeyelim ve onların oyunlarını bozalım. İçimize soktukları yanlış itikatlarımızı, yine FURKAN ile yani KURAN ile temizleyelim.
Elimizde açık, aydınlık ve yüce bir Kur an varken, bizlerin yaptığı bu yanlışlıklara, ne zaman son vereceğiz, bunun hesabını bugünden yapalım. Eğer hesabını yapmadan emaneti teslim edersek, şunu sakın unutmayalım, hesabın verileceği O çetin gün, Rabbin üzülen kulları arasında olacağımız çok açıktır.
Dilerim sanıya değil, Furkan ın ipine sarılan, onu anlayarak okuyup, düşünerek iman eden, imtihan olduğumuz bilincinde olan, Rabbin kullarından oluruz.
Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
Kuran a, dinimize iftiralar atan bu sitede, Kur an dışındaki günümüzde elimizde bulunan, diğer kutsal kitapların, asla hükümlerinin değiştirilmediği ve geçerliliğini bugünde nasıl koruduğunu anlatmak için örnekler veriyor sitelerinde.
Peygamberimizin zamanında, Kur an hükmü olduğu halde, Kuran da ki hükümlere uymasa bile, Tevrat ın kullanıldığını örnek vererek anlatmaya çalışıyorlar. Hem de hangi bilgilerle biliyor musunuz dostlar? Bizlere günümüzde, çok güvenilir diye aktarılan hadisler örnek verilerek. Sahih-i Buhârî den örnek veriliyor ve bakın neler naklediyorlar, kendi yanlışlarını doğrulamak adına, bizim bazı yanlış inançlarımızı kullanarak.
(Hadis kitaplarına bakacak olursak açıkça görülüyor ki, Hz. Muhammedin döneminde Kutsal Kitap( Tevrat) sapasağlam mevcuttu. Hadislere göre, Hz. Muhammedin huzurunda Tevrat okunuyordu. En sağlam kabul edilen hadis kitaplarından biri olan Sahih-i Buhârî de şöyle bir hadis var:
Abdullah İbn-Ömer (ö. 693) radiyallahu an humadan rivayete göre (Medinede) birtakım Yahudiler gelip Resulullah sallallahu aleyhi ve selleme gelerek içlerinden bir erkekle bir kadının zina ettiğini hikâye ettiler (ve ne hükmedersiniz? Dediler).
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem onlara:
Siz, Recim -taşlamak- (hükmü) hakkında Tevratta ne bulursunuz? Diye sordu. Onlar:
Biz, zina edenleri teşhir ederiz, bunlar bir değnekle de döğülürler. Abdullâh İbn-i Selâm (ö. 664) bunlara:
Yalan söylüyorsunuz! Tevratta Recim (ayeti) vardır, dedi. Bunun üzerine Tevratı getirdiler. Ve kitabı açtılar. Yahudilerden birisi (Abdullah b. Süreyya, ö. 633) elini Recim ayeti üzerine koyarak ondan önceki ve sonraki ayetleri okumaya başladı. Abdullâh İbn-i Selâm ona:
Elini kaldır! dedi. O da elini kaldırınca Recim âyeti görülüverdi. Yahudiler:
Ya Muhammed! Abdullah İbn-i Selâm doğru söylemiştir:
Tevrâtta hakikaten Recim ayeti vardır, dediler. Bununüzerine (Resulullah zinanın vukûu hakkında şahidistedi. Dört Yahudi zani ile zaniye aleyhinde vech-imahsûs ûzere şehadet ettiler) Resulullah da bunların recm olunmalarına hükmetti de recm olundular(taşlanarak öldürüldüler).
Bu hadisten gayet açık bir şekilde anlaşıldığı gibi, Hz. Muhammed gerektiğinde Tevrâtı getirtiyor ve ona uygun olarak hüküm veriyordu. Bu demektir ki, Muhammed döneminde Tevrâtın değiştirildiği iddiası yoktu, olsa bile Hz. Muhammed buna inanmıyordu.
Eğer Muhammed Tevrâtın değiştirildiğini kabul etseydi, Tevrâtın ayetlerine göre bir hüküm verir miydi? Eğer Recm ayeti değiştirilmiş ya da Tevrâtta yok idiyse, Peygamber nasıl Recm ayetine müracaat edebilir ve de hahamlar olmayan ayetin üstünü nasıl kapatabilirlerdi? İlginç olanı da bu: İsâ Mesih buna benzeyen bir durumla karşılaştığı zaman buna çok farklı bir çozüm getirdi:
Din bilginleri ve Ferisiler, zinada yakalanmış birkadın getirdiler. Kadını orta yere çıkararak İsâya,Öğretmen, bu kadın tam zina ederken yakalandı dediler. Mûsâ, Yasada bize böyle kadınların taşlanmasınıbuyurdu, sen ne dersin? Bunları, İsâyı sınamak vesuçlayabilmek için söylüyorlardı. İsâ eğilmiş,parmağıyla toprağa yazı yazıyordu. Durmadan aynısoruyu sormaları üzerine doğruldu ve, Aranızda günahsızolan, ona ilk taşı atsın! dedi (Yuhanna 8:3-7)
Kurânda zina suçunun sadece dayak cezası olduğu halde, günümüzde şeriat hükümlerine göre yönetilen İslâm devletlerinde zina için Kurânda bulunan dayak cezası değil, mütevatir (herkesin bildiği) sünnete dayanılarak, Tevrâtın recm cezası (taşlanarak öldürülme) uygulanmaktadır. Burada peygamberin sünneti, Kurâna değil, Tevrâta dayandırılmaktadır, uygulanmaktadır.)
Değerli din kardeşlerim, Yahudi ler ve Hıristiyanlar özellikle kendi kitaplarının hüküm sürmesi ve Kur a nın devre dışı bırakılması için, nasıl ve nerelerden örnekler veriyorlar.
Bizlerin farkında olmadan, yaptığımız yanlışlardan istifade ederek, onları delil göstererek, içimize zehirlerini nasıl ve hangi yollardan akıttıklarını hala anlayamadıysak, sanırım bundan sonrada anlamamız mümkün olmayacaktır.
Şunu da belirtmek isterim ki, Buhariden nakledilen bu hadisin, gerçekten onun naklettiği bir hadis olup olmadığınıda bilemeyiz. Onun adına uydurulan, adı kullanılan kim bilir nasıl bilgiler var. Onuda Rabbimiz bilir.
Peygamberimize atfedilerek nakledilen, recm cezasını uyguladığı konusunda okadar çok rivayet hadis var ki, doğrusu Kuran ın apaçık ayeti dururken, bunu yaptığını, uygulattığını söylemek, peygamberimize apaçık bir iftiradır, bunuda lütfen unutmayalım.
Benim bütün çabam ve din kardeşlerimi Kuran ın çevresinde toplanmaya davetim, bu gerçeklerin fark edilmesi adınadır. Geçmişte yaşamış din alimlerimize atılan bu iftiralarında, farkında olmamız çok önemlidir.
Bizlerde Kur an dan, gereği gibi nasiplenmediğimiz için, onların kuyusuna, bataklığına bakın nasıl da düşüyoruz. Dikkat ediniz tüm bunlar, bizlerin içimize soktukları rivayetler, çok önem verdiğimiz din alimleri kullanılarak yapılıyor. Hıristiyanların bugünkü İncil den, fuhuş konusunda verdikleri örnekte, düşündürücü ve dikkat çekicidir. Hatırlayalım söylediklerini.
(Din bilginleri ve Ferisiler, zinada yakalanmış birkadın getirdiler. Kadını orta yere çıkararak İsâya,Öğretmen, bu kadın tam zina ederken yakalandı dediler.)
Bu sözler üzerinde düşünelim önce. Zinada yakalanmış kadın, acaba bu zinayı tek başınamı yapmışta, yanlız kadınmı Hz. Isa nın karşısına getirilmiş? Düşünebiliyor musunuz, birde bunu doğru bir örnek gibi veriyorlar ve bu bilginin kutsal kitaptan olduğu söyleniyor.
Aynı hatayı bazı Müslüman ülkelerde, günümüzde uygulamıyor mu? Siz fuhuş yapan bir kadının karşısındaki erkekle beraber, recm edildiğini duydunuz mu? Duymanız mümkün değil, çünkü erkeklerin nefisleriyle şekillendirilmiş bir inanç, asla Kuran dan onay alamaz.
İşte hurafenin verdiği karar, ancak böyle olur. Kuran asla kadın, erkek ayrımı yapmadan, fuhuş yapanların nasıl cezalandırılacağını ve bir daha yapılmaması için, topluma teşhir edileceğini açıkca yazmıştır.
Sanırım bugün elimizde bulunan Tevrat ve İncil için, verdikleri örnekler bizlere çok şeyler anlatıyor. Yeterki elimizdeki rehberin, FURKAN ın kıymetini bilelim, ona danışmadan yaşantımıza, imanımıza yön vermeyelim.
Günümüzde güvenilir hadis toplayıcısı olarak bilinen, Sahih-i Buhârî den aktardığı bu hadisle peygamberimizin Kur a na göre değil, dikkat edin Tevrata göre hüküm verdiğini söyleyebiliyor, Kuran da tam tersi bir hüküm olduğu halde. Bizlerde hiç düşünmeden, işte böyle kabul edebiliyoruz.Ayrıca verdikleri örneklerde, günümüzde örneğin İran, Kur an da açık hükmü bulunduğu halde, hala fuhuşun cezasının Kuran da olmayan ve bugünkü Tevrat ta geçen recm, yani taşlanarak öldürme olduğunu kabul edebiliyor.
Hiç kendimize şu soruyu sorduk mu? Yahudiler çok dindar ve dinine bağlı olduklarını söyler ve öylede görünmeye çalışırlar. Madem Tevrat ta fuhuş yapanların cezası recm, yani taşlanarak öldürülmek, Peki, fuhuş yapan bir Yahudinin siz bugüne kadar, recm yapıldığını yani taşlanarak öldürüldüğünü hiç duydunuz ya da gördünüz mü? Elbette ne duyarsınız, nede görebilirsiniz. Yorum sizlerin.
Bakın Yahudiler ve Hıristiyanlar güzel dinimizi ne hale sokmuşlar, ama zerre kadar düşünen mi var. Hadislere kayıtsız şartsız hiç düşünmeden, Kuran süzgecinden geçirmeden iman etmenin, dinimize getirdiği zararına bakın lütfen. Her şeyden kötüsü peygamberimize atılan iftiraya ne diyeceksiniz?
Kur an ın apaçık hükmü dururken, onunla hükmetmeyip, Tevrat ta Kuran ın tam tersi olan bir hükümle, hükmettiğini nasıl söyleyebilir ve bunu nasıl kabul edebiliriz düşünen var mı? Hiç sanmıyorum zerre kadar düşünebilseydik, bugün içinde bulunduğumuz karmaşadan, çok uzaklarda olurduk. Çok acıdır bu söylenenleri kabul eden, inanan o kadar çok Müslüman din kardeşimiz var ki. Hâlbuki peygamberimiz, ben söylemediğim halde bu peygamber sözüdür diyen, cehennemdeki yerini hazırlasın diyerek, bizleri uyarmamış mıydı?
Allah peygamberimize tebliğ edilen Kuran ın Tevrat ı, İncili onayladığını, doğruladığından bahseder. Aliimran 3. ayetinde bakın nasıl bir açıklama yapıyor.
(O, sana Kitabı hak ve önceki kitapları tasdik edici olarak indirdi, Tevrat ile İncil'i ve Furkan'ı indirmişti.)
Demek ki HAK olan, yani kullanımda olan Kuran. Fakat geçmişte diğer kitaplarında indirildiğini tasdik ediyor. Allah ın kitapları arasında değiştirdiği, nesih ettiği hükümleri de apaçık belirtiyor Kuran da. Bundan sonra, bu kitaptan sorumlu olacağımızda apaçık belirtilmiş.
Bu durumda nasıl olurda Kuran da hükmü açık olan bir bilgi, Tevrat ta ya da İncil de farklı ise, Kuran a değil de, daha önceki hükümlere uyulmasını emreder peygamberimiz? Bunu düşünebiliyor muyuz? Kuran dan hiç mi nasibimiz yok. Allah apaçık Kuran hükümlerine uyacaksınız dediği halde, bunun tersini nasıl kabul ederiz?
Peygamberimiz devrinde, Tevrat ya da İncilin ne derece değiştiği, tahrifata uğradığı konusunu tam olarak bilemeyiz. Onu yalnız Allah bilir. Bu konuda fikir yürütmenin de doğru olduğunu düşünmüyorum. Bildiğimiz ve Kuran ın bizlere bahsettiği, Yahudilerin ve Hıristiyanların Allah ın indirdiği kitabından uzaklaşarak, atalarının rivayetleri ile iman ettikleridir.
Bizler ancak bugün Yahudilerin ve Hıristiyanların ellerinde bulunan, kutsal kitaplar hakkında yorum yapabiliriz, tabi Kuran ile karşılaştırarak. Örneğin günümüze, bugüne kadar ulaşan yüzlerce İncil den, dört tanesini seçerek iman etmeleri düşündürücüdür. Acaba hangisi Rabbin indirdiği İncil diye kendimize sorduğumuzda, sanırım her şey daha iyi anlaşılacaktır.
Düşünün lütfen, Kuran için bunu söyleyebilir miyiz? Bir ikinci Kuran örneği var mı? Tek kelimesi dahi değişmeden, dimdik önümüzde duruyor. Ama bizler onun kıymetini bilemiyoruz.
Kuran verdiği bir örnekte, Yahudilerin peygamberimize gelerek, bir konuda peygamberimizin hakemliğine başvurulması örneğinden bahseder. Bakın Maide suresi 43. ayette ne söylüyor Rahman. Bu ayetle, yazımın başında, Buhari den verdikleri örneği, lütfen dikkatle karşılaştıralım.
(İçinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında olduğu halde nasıl seni hakem kılıyorlar da sonra, bunun arkasından yüz çevirip gidiyorlar? Onlar inanmış kimseler değildir.)
Çok dikkat çekici ve düşündürücü bir ayet. Bu ayet üzerinde dikkatle düşünmeliyiz ve diğer ayetlerle karşılaştırmalıyız ki yanılmayalım. Demek ki peygamberimizi hakem olarak göstermek istedikleri konunun hükmü, ellerindeki Tevrat ta yazıyor, hem de Kuran da aynı olduğu anlaşılıyor. Ama toplum Tevrat tan o kadar uzaklaşıp, hurafe itikatlara yönelmiş ki, bu kitaba bakma gereği dahi duymadıkları anlaşılıyor. Yaradan da bu konunun, anlaşılması adına veriyor bu örneği.
Daha da dikkat çekici olanı, senin hakemliğinden açıklamandan sonra, sana da yüz çevirip gittikleri, inanmadıklarından bahsediyor Allah. Demek ki bahse konu, hem Tevrat ta hem de Kuran da apaçık aynı olduğu belli oluyor. Ama o devrin toplumu Tevrat tanda o kadar uzak ki, Peygamberimizin verdiği cevap, atalarının itikadına uymadığı için, peygamberimizden de yüz çevirip gidiyorlar.
Bugünde bizler, aynı durumda değil miyiz? Yaradan da uyarıyor ve diyor ki o günkü topluma, sizin sorduğunuz sorunun cevabı, sizlere gönderdiğim Tevrat ta apaçık yazdığı halde, neden ona bakmıyorsunuz, müracaat etmiyorsunuz önce diyor. Demek ki Kuran da hükmedilenle aynı şeyler var ki, Rabbim bunu söylüyor. Eğer değiştirilmiş, nesih edilmiş bir hüküm olsaydı, böylemi söylerdi?
Acaba bizler günümüzde, karşılaştığımız bir olay karşısında, konunun hükmünü nereden arıyoruz, bunu düşündük mü? Kuran dan aramadığımız çok açık. Kuran özet bilgidir diyerek, Kuran da her şey yazmaz diyenlerin, nerelerde sorularının cevabını arayacakları çok açıktır.
Yine Yahudilerle ilgili, dikkat çekici bir ayette, Tevrat ile sorumlu oldukları halde, yöneldikleri hurafe inançları hatırlatarak, bakın ne söylüyor Yaradan onlara.
Cuma 5: Tevrat'la yükümlü tutulup da, onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerce kitap taşıyan merkebin durumu gibidir. Allah'ın ayetlerini yalanlamış olan kavmin durumu ne kötüdür! Allah, zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.
Buradan da anlaşılıyor ki, Kuran indirilmeden önce, Yahudilerde tıpkı günümüzde olduğu gibi, Allah ın indirdiği Tevrat tan o kadar uzak iman eder olmuşlar ki, Rabbim onların yanlışlarını bizlere örnek olarak gösteriyor ve bakın ne diyor.
(Tevrat'la yükümlü tutulup da, onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerce kitap taşıyan merkebin durumu gibidir.)
Ne kadar güzel, her şeyi anlatıyor Yaradan. Allah o devirde yapılan yanlışı örnek gösterip, bugün bizleri uyarıyor, tabi anlayana anlamak isteyene. Bugün bizler neyle sorumlu tutuluyorduk? Elbette Kuran ile. Çünkü sizleri Kuran dan hesaba çekeceğim, Kuran dan sorumlusunuz, bu kitap bütün cihana, âleme gönderildi demiyor muydu Allah ?
Demek ki bugün bizlerin, cahiliye döneminden hiç farkımız kalmadığı anlaşılıyor. Kuran devre dışı bırakılmış, rivayetler dine hükmeder olmuş.
Sizlere hatırlatacağım, aşağıda ki ayetler üzerinde de lütfen dikkatle düşünelim. Bakalım peygamberimiz onların verdiği örnekte olduğu gibi, hareket etmiş olabilir mi?
Bakara 120: Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır. De ki: Doğru yol, ancak Allah'ın yoludur. Sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah'tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.
Aliimran 23: Şu kendilerine kitaptan bir pay verilmiş olanlara bak, aralarında hüküm vermesi için Allah'ın kitabına çağırılıyorlar da içlerinden bir zümre yüz çevirerek dönüp gidiyor.
Yukarıdaki iki ayet, sanırım her şeyi çok net anlatıyor. İki ayette geçen şu cümleler, içimize soktukları ve kendilerine delil gösterdikleri rivayeti nasılda doğrulamıyor, lütfen üzerinde dikkatle düşünelim.
Sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan.
Aralarında hüküm vermesi için Allah'ın kitabına çağırılıyorlar da
Allah elçisine, Yahudileri ve Hıristiyanları Kuran a davet etmesini ve onunla hükmedilmesini apaçık söylediği halde, nasıl olurda rivayet hadiste örnek verdikleri gibi, Kuran da hükmü çok farklı olan, o günkü Tevrat tın hükmüne uymasını ister Peygamberimiz? İşte bu ve buna benzer soruları artık, lütfen kendimize soralım ve inancımızı Kuran ile sorgulayalım.
Peki, bizler hangi kitaplara inanıyoruz ve ardı sıra gidiyoruz, isterseniz hatırlayalım. Kuran ın peşi sıramı, yoksa emin olmadığımız, Kuran ın tek kelime dahi bahsetmediği rivayetlerin peşi sıra mı?
Dün Yahudilerin ve Hıristiyanların yaptığı yanlışları, bugün biz Müslümanlar yaptığı o kadar açık anlaşıldığı halde düşünen, aklını kullanan, Kuran ı rehber alan o kadar az Müslüman kalmış ki, söyleyecek söz bulamıyorum.
Allah elçisine Kuran ı tebliğ etme, anlatma ve toplumu ikna etme görevi verdiyse, Kuran ın hüküm vermediği hiç bir konuda, hüküm vermeyeceğinin, bilincinde olmalıyız. Allah elçisine verdiği görev ve sorumluluğu çok açık ve net vermiş, açıklamıştır. Bizler bunun dışına çıkarak, peygamberimize kendimizce yetkiler ve sorumluluklar vermemiz, bizleri yanlışa yönlendirecektir. Peygamberimiz Allah ın verdiği hükümlere göre, topluma hükmettiği, sizce çok açık değil midir?
Yahudiler ve Hıristiyanlar, geçmişte yaptıkları yanlışlarına, düştüğü bataklığa ne yazık ki bizleri de çekmek istiyorlar. Bunu yaparken de içimize soktukları, bizlerin inandığı hurafe bilgilerden yararlanıyorlar. Gelin onların bataklığına girmeyelim ve onların oyunlarını bozalım. İçimize soktukları yanlış itikatlarımızı, yine FURKAN ile yani KURAN ile temizleyelim.
Elimizde açık, aydınlık ve yüce bir Kur an varken, bizlerin yaptığı bu yanlışlıklara, ne zaman son vereceğiz, bunun hesabını bugünden yapalım. Eğer hesabını yapmadan emaneti teslim edersek, şunu sakın unutmayalım, hesabın verileceği O çetin gün, Rabbin üzülen kulları arasında olacağımız çok açıktır.
Dilerim sanıya değil, Furkan ın ipine sarılan, onu anlayarak okuyup, düşünerek iman eden, imtihan olduğumuz bilincinde olan, Rabbin kullarından oluruz.
Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
Son düzenleme: