Neler yeni
  • ☼ FLaTCaST ELELE'YE FACEBOOK , RESMİM.NET , HIZLIRESİM.COM , TİNYPİC.COM , PİC-UPLOAD.DE , DİRECTUPLOAD.NET aracılığı ile resim, gif vb. görseller kesinlikle eklenmemesi önemle rica olunur. Eklendiği an görevli arkadaşlar tarafından silinecektir!!! ☼

esmanurr

FCTS Üye
Katılım
6 Mar 2014
Mesajlar
28
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
DEĞİŞEN TÜRKİYE’NİN GERÇEKLERİ
Türkiye’de manda ve himaye kabul edilemez diyenler İngiliz ve ABD’nin himayesine girdiler. Rusya etkisinden de sıyrılamadılar.
Cumhuriyet dönemine, cumhuriyet dönemi demek bir hainliktir. Halkın egemenliğini kaybettiği dönemdir o dönem. Bu döneme özgürlük ve istiklal dönemi demek daha doğrudur. Bağımsızlık ve hayatta kalma dönemi demek daha doğrudur. İnanan halk zaten siyasi egemenliği kaybetti. Haçlı zihniyeti’ne hizmet eden bir chp hükümeti kuruldu. Ve Anadolu halkına katliam ve soykırım yapılmak istendi. Halk gerçekten bir kurtuluş mücadelesi verdi.
Sarıkamış ta 90 bin şehidimizin ölmesi bir komploydu. Rus yanlısı chp hükümeti Anadolu halkını hedef almıştı. Sarıkamış şehitlerinin faili Rusya ve yandaşı Ankara hükümetidir. Devşirme ve cuntacı yönetim, tek bir silah sıkmadan orduyu soğukta donmaya bıraktı. Bu olayın üzerini o dönemlerde örttüler. Cephede şehit oldu demişlerdi. Bu olay kirli bir oyundu. 1910’ların askeri cuntası Rusya mandasında hareket etmekteydi.Askeri darbe anlayışlı yeniçerilerin egemen olduğu askeri düzende tuzağa düşmek kaçınılmazdı. Neler görülmedi ki. İki tabur birbirleriyle çarpıştırıldı. Bir tabur ölüme gönderildi. Bir tabur yanlış yere sevk edilerek kaybolmasına neden oldu.
Yeniçeri ayaklanmaları (isyanları) batıda yükselen inançsız anlayışın Anadolu numunesiydi. Yeniçeri isyanları gücü ele geçiren askerlerin yönetime egemen olmak istemeleriyle başladı. Batıda halktan egemenliği alan anlayış ile Anadolu’da bu isyan hareketleri bir benzerdi. Günümüz askeriyede darbe anlayışlı komutanlar bu geçmişin kalıntılarıdır. Artık halkların egemenliği çağı yaşanmaktadır. Halkların doğruluk ve evrensel değerlere sahip çıkması silahtan daha güçlüdür. Bu nedenle gücü silahla sağlayanlar Esad gibi başarılı olamayacaktır.
Osmanlıyı Türk milliyetçiliği yıktı. Türk milliyetçiliği de Kürt milliyetçiliğini doğurdu. Fransız ihtilalinin yaydığı ayrılık ve savaş fikri en son Anadolu’ya uğradı. Bilinçli olarak kardeş iki milleti birbirine düşürdüler.
Her milliyetçilik gibi Türk milliyetçiliği Osmanlıyı bölen ve parçalayan anlayış oldu.
Türkiye’de ırkçılığa bağlı terörün sonlandırılması için barış çabaları gözlendi. Terörün ortadan kaldırılması için hiçbir iş yapmayan, kılını dahi kıpırdatmayan, hatta bu savaşın devam etmesini isteyen ırkçılar şiddet ve öldürme üzerinden siyaset yapmaktadırlar. Düşmanlık ve savaşın devam etmesini isteyenler kaotik yapıdan besleniyorlar ve ayrımcılık onları ayakta tutuyor. Anlamsız ve zalimane bir tutumla biz onları katledeceğiz, onlarla barış yapılmaz, onlar şöyle tehlike oluşturur sözleri tamamen şeytanidir. Yıllardır besledikleri terörü şimdi barış öldürmektedir.
Barış süreci engellenmeye çalışılsa da savaş taraftarları kaybedecekler. Öfke kusanlar ve ölümlerden nemalananlar halkın desteğini bulamayacak ve tanrıdan bir tokat bile göreceklerdir.
Küresel krizin ve değişen dünyanın etkisiyle küresel güçlerden istediği desteği alamayan PKK iyice zayıfladı. Ama sıkı sıkıya bu anlayışa sahip çıkmaya çalışan ve varlık nedenini kaybetmek istemeyen BDP anlayışı barış yerine kendi çıkarlarını ve varlıklarını kaybetmemek istiyorlar.
Türkiye’de bir barış süreci başladı. Ve Ortadoğu da benzer barış süreçleri başlatıldı. Barış süreci küreselleşecek ve bu süreç devam ettikçe Türkiye halkına ve inananlara terör olayları ve saldırılar artacaktır.
Türkiye’de ırkçılar barış görüşmelerinde ne anlaştınız. Ne pazarlık yaptınız. Ne verdiniz gibi çıkara dayalı kötü niyetli kirli bilinçleriyle sorular sormaktadırlar. Dün ırkçılığa dayalı yeni devlet ve toprak derdinde olanlar bugün aynı devlette aynı topraklarda birlikte ve kardeşçe yaşayabiliriz düşüncesine kapıldılar. Akil insanlar gibi toplumu uzlaştırıcı ve birleştirici isimler kardeşliği sağlamakta kutsal bir görev yürütmektedirler. Ancak mevcut kaostan beslenenler süreçleri sabote etmektedirler. Akil insanlara saldırılar ve protesto gösterileri yaşanmıştır.
Hem barış sürecine destek vermiyorlar. Hem de bizsiz (MHP’siz, CHP’siz) bu sorunu çözemezsiniz diyorlar. Sorunları çözmek ve düşmanlığı ortadan kaldıracak süreci iyileştirmek için akil insanlar gurubuna şiddetle öfkeyle karşı çıkmaktadırlar. Barış için çalışanları hainlikle suçlayanlar asıl insanlığın hainleridir. İblisin taraftarları savaşı doğru yol sanacak kadar kördürler.
Barış süreciyle ırkçılığın halktan aldığı destek kesildi. PKK terörü biterken ülkede kitlesel anlayış değiştiği için yönetimden düşenler terör olma durumuna düşmüşlerdir. Gezi terörü bunlardan biridir. Oluşan yeni yönetimde DHKP-C gibi yeni terör örgütleri ortaya çıktı. Bir zamanlar ülkeleri ve sistemleri yöneten anlayış şiddeti seçmekle terörü tercih etmiş oldular. Bu saltanat kavgası acaba ne için idi. Tanrı yolunda ahiret için mi yoksa menfaat yolunda dünya için mi.
Bahçeli neden ırkçılık terörünün bitmesini istemiyor. Kılıçtaroğlu doğrudan çözüm sürecine karşı olmadıklarını söylerken dolaylı yoldan süreci sürekli baltalamaktadır.
Ayrımcılıkları ortadan kaldıran etnik halkların hakkını gözeten ve onlara destek veren bir Türkiye var.
Birbirlerine düşman olan MHP ve BDP anlayışı birbirinin aynısıdır ve birbirlerine eşittir. İkisi de ırkçı temelli ve düşmanlık yapan iki topluluktur. Menfaatsel ve dünyacı anlayışlarıyla ölümden savaştan ve şiddetten beslenenlerin kulübüdür. MHP ve BDP anlayışı evrensel değerlerle çelişen ve tanrı dinlerine aykırı şeytani öfke temelli bir anlayıştır. Bu anlayışların ardında olanlar mezarda tanrısal sorgudan kötü sonuç alacaklardır. Savaşın ve ölümlerin devamına neden olanlara lanet olsun. Sırf kendi menfaatlerinden ve saltanatlarından dolayı barışı reddedenlere de lanet olsun. Gelecek nesilleri öldüren ve anaların ağlamasına neden olanlar kaybedecekler.
Çözüm süreci ile başlayan barış girişimlerini baltalamak isteyen muhalif liderler Terör lideri Öcalan ismi ile Erdoğan ismini bilinçli olarak beraber kullanmakla kışkırtıcı bir tavır içindedirler. Erdoğan’ı yıpratmak ve terörle bağdaştırmak için bu tarz telafuzlar kullananlar aslında kendi çarpık psikolojilerini yansıtmaktadırlar.
Öcalan Ergenekoncuların ve emperyalizmin kurbanı oldu. Savaşın bir şey kazandırmayacağını geçmişin pişmanlığını taşıyarak ölmeden barışın öncüsü olmayı hedeflediği bilinmektedir. Geçmişte oyuna getirildiğini ve bozguncuların döneminde kurtların arasında çaresiz kaldığını ifade ederek son mesajında şunları söyledi. "son günlerde dolaşıma sokulan video görüntülerinin çözüm sürecini bitirmek ya da itibarsızlaştırmak amacıyla sinsi bir planın parçası olarak montajlandığını" öne sürdü."Bağlamından koparılan, bazen de hiç olmayan değişik cümlelerin bir araya getirilmesinden ibaret görüntülerin gerçeklikle hiçbir ilgisi olmadığını" savunan Öcalan, mesajında şunları kaydetti: "Bunu yapanlar, emperyalist operasyon merkezlerinin en eli kanlı ve kirli işlerde en çok kullanılarak kenara atılmış olan unsurlarıdır. Burada hedeflenen aslında Türk-Kürt ve diğer bütün halkların barış ve ittifakını engellemektir. Bu montajı yapanlar, dolaşıma sokanlar ve siyaseten savunanlar, varoluşlarını Kürt savaşına ve bu savaşın darbeci mekaniğine bağlayanlardır. Benim bu konudaki temel yaklaşımım, en açık haliyle savunmalarımda vardır. Ve başından beri aynı tutarlılık içerisindedir. Uluslararası komplonun 16'ncı yılına girerken komplo büyük oranda aydınlatılmış ve birçok boyutuyla tedbirleri de alınmıştır. İmralı süreci, bu uluslararası komployu teşhir ve mahkum ederek halklarımızın kalıcı barışı için önemli bir fırsat yaratmıştır. Komplocu güçlerin İmralı sürecine yönelmeleri, esas olarak tam da bu sebepledir. Çözüm sürecinde geldiğimiz noktada iktidarın salt kendi güvenliğini sağlamaya dönük tek taraflı paketler yaklaşımı demokratikleşme değil, provokatörlüktür. Lazım olan toplumsal sözleşme güvencesiyle yürüyecek bir demokratikleşmedir. Hükümet seçim bahanesine sığınarak meselenin ciddiyetinden uzak bir noktaya savrulmaktadır. Bu tutumunu acilen değiştirmemesi durumunda sürecin bitmesinin en önemli sorumlusu olacaktır. Bunun için acilen müzakere heyetleri oluşturulmalı ve demokratik sözleşme hukuku esas alınmalıdır."
'2000 krizinde Kemal derviş Türkiye'yi batırmak için geldi' Borç alarak ülkeyi hem zor duruma düşürdü hem de alçalttı. Paralarını dolara yatıranlar bir gecede zengin oldular. Ülkeyi zarar uğrattılar ve bankaları borçlandırdılar. Amaç Türkiye büyümesin ve yükselmesin. Bu mazlum halk uyanmasın istediler. Güce ve zenginliğe yaklaşmasın istediler.
Türkiye'nin uluslararası alanda stratejik olarak kullandığı Halkbank, attığı adımlarla son iki yılda küresel finans aktörlerinin hedefinde yer aldı. Türkiye'nin hem İran hem de Kuzey Irak'la yaptığı işlerin Halkbank tarafından gerçekleştirilmesi dikkatleri buraya çevirdi. 17 Aralık'ta Halkbank Genel Müdürü'nün de göz altına alınması ve bankanın uluslararası işlemlerinin de sorgulanması bankayı devre dışı bırakma girişimi olarak değerlendirildi.
Ziraat Bankası'nın Boşnaklara verdiği kredileri 'Sırp topraklarını almak için siyasi operasyon' diye karalayan Taraf gazetesine sert tepki geldi. Haberin ihanet olduğunu belirten Dışişleri Bakanı Davutoğlu, 'Yapmaya çalıştıkları şey Türkmenlere giden yardım tırlarını durduranlarla aynı.
Sürekli zam haberleri yapıyorlar. Medyada tv haberleri ile sürekli zam yapan hükümet algısı yaratıyorlar. Bunlar geldi zamlar çoğaldı, ülkeyi iyi yönetemiyorlar imajını vermeye çalışıyorlar. Medya ile bilerek fiyatları şişirenler oluyor. Patates zam şampiyonu diye şişiriyorlar tutmuyor iki hafta sonra fiyatları düşüyor. Fasulye zam şampiyonu diyorlar ülkede fazlaca fasulye olduğunu tarım bakanlığı açıklıyor, bu zam çığırtkanlığı da tutmuyor. Bir süre sonra fiyatlar doğal seviyesine geri dönüyor. Ama yaptıkları haberle bir algı oluşturmayı başarıyorlar. Muhalifler yandaş medya ile bilinçli olarak zam psikolojisini kullanıyor.
AKP’ye yolsuzluk davalarıyla başlayan17 Aralık operasyonunun asıl hedefinin çözüm sürecini engellemek ve ortadoğudaki değişimi durdurmaktır.. Kirli operasyonun bir sonraki adımı da 'Başbakan Erdoğan’ı Mursi gibi yargılamaktı.’ Mursi’yi de aynı yolsuzlukla suçladılar ve yargılayıp içeri atmak istediler. Batılı güçler saltanatlarının sarsılmasından korktuklarından Erdoğan’ı da bir planla yıkmak istiyorlardı. Kirli planlar ile dünyayı yönetenler artık yönetemeyecek. Çünkü ne halk ne de tanrı buna izin vermeyecek. Türkiye bu tür oyunlara karşı uyanık davranmaktadır. Halk milli iradeye saygı yürüyüşü düzenledi. Sağlam irade gösterilmesi istendi. Yurt dfışından ve yurt içinden Erdoğana ve anlayışına büyük destekler geldi.
3. Havalimanı, 3. Köprüyü hedef aldılar. İzmir-İstanbul otoyolunu, tüp geçitleri hedef aldılar. Bunları istemediler. Bunlar MİT'i hedef aldılar. Bunlar Türkmen kardeşlerimize yardım götürülen Tır'ı durduruyor. Bir savcı Adana'dan geliyor yasaları çiğneyerek bu Tır'ı durduruyor.O savcıya soruyorum. MİT bu ülkenin çıkarları için çalışıyor. Sen kim için çalışıyorsun? Reyhanlı katliamında neredeydin ey savcı. 7 gün yoktun. HSYK'ya suç duyurusunda bulunuyorum. MİT'ten neden rahatsız oluyorsunuz? Çünkü bunlar başkalarının taşeronluğunu yapıyorlar. Bunlar kendi örgütlerinin hedeflerini Türkiye'den üstün tutuyorlar. Bundan sonra artık milli irade geçerli olacak ve millet ne derse o olacak.
17 Aralık'ın ardından ortaya atılan ikinci dalgayla, dev projeler hedef alındı. Şirketlerin kredi almaları engellenerek projelerin önünün kesilmek istendiği ortaya çıktı. İhaleleri alan işadamlarına yönelik tedbir kararları ile projelerin geciktirilmesi amaçlandı...
17 Aralık'ın bir darbe, bir hukuk yolsuzluğu ve milli irade hırsızlığıdır. 17 Aralık paralel devlet anlayışının ortaya getirdiği bir operasyondur. Gelişen Türkiye’nin tam bağımsızlığı arttıkça tahammül edemiyorlar. Altay Tankı, kısa menzilli cirit füzesi, Marmaray, IMF'ye borcun sıfıra indirilmesi olduğunu söyledi. 17 Aralık; istiklali, istikrarı ve huzuru kast etmiştir.
Dershanelerin kapatılması kararıyla durumu fırsat bilen CHP lideri Kılıçtaroğlu Pensilvanyaya gidip Cemaat lideri Fetullah Gülen ile görüştü. Ve Ardından CHP-Cemaat birlikteliği ile hükümete karşı 17 Aralık operasyonları gerçekleştirildi. Din düşmanlığı anlayışını taşıyan CHP’nin Cemaatle birlikteliğini düşünmek iki zıt kutubun birlikteliği gibidir. CHP-Cemaat kardeşliği sadece menfi temellere oturmaktadır. Bu durum Cemaati batıl cepheye ve kafirliğe oturtmuştur. Hedefe ulaşmak için her yolu mübah gören anlayış kafirlerin anlayışıdır. Yeryüzünü kötü hale getiren anlayış zaten bu anlayıştır. Cemaat, Amerikan ve İsrail lobisine taşeronluğu yapan bir örgüt olmuştur. Küresel bozguncuların Türkiye ayağına hizmet eden cephedir.
"Ne var ki bu istihbari ve operasyonel yapı, zamanla devlet içi bilek güreşinin aracı, millî iradenin devlet yönetiminde söz sahibi olmasını engelleyici bir hâl almıştır. Bu yapı, yaklaşık 200 yıldır karanlık, kirli ve kanlı bir gelenekten besleniyor. Devletin sahibi olarak kendini gören bu anlayış, iktidarını kalıcı ve etkin kılmak için konjonktüre bağlı olarak düşman belirlemiş, bunu yaparken de millet adına yaptığı tezi üzerinden meşruiyet kazanmaya çalışmıştır."
17 Aralıkta yolsuzluk adıyla başlatılan operasyonlarda iş adamları ve para kaynakları hedef alındı. Yeni projeler ile Türkiye’nin büyümesi engellenmek istendi. Zaten bir sistemi devirmenin ana kaynagı para kaynaklarını etkisiz bırakmaktır. Amaçları Tayyip Erdoğan’ı suçlayıp yargılamak ve bu modern darbeyle evinden almayı bile planlamışlardı. Yargı ve emniyet içindeki paralel yapının 3 aşamalı darbe planı ortaya çıktı. Yargıdaki paralel yapının üyelerinin operasyonları planlamak için İstanbul'daki bir lokalde sık sık toplantılar yaptığı öğrenildi. Paralel yapı savcılarının operasyondan önce 3 aşamalı plan yaptıkları ortaya çıktı. 17 Aralık'ta başlayan ve 8 Ocak'ta devam eden operasyonların sonuncusu seçim sabahı uygulamaya konulacaktı.
Kuzey Irak petrolü için Türkiye'yi devre dışı bırakacaktı, 5 yeni hat projesinin uygulanma şansı yoktu. Çünkü bir takım unsurlar göz önüne alındığında bazı ülkeler her ne kadar istemese de enerji ticaretinde Türkiye'ye elleri mahkum!
17 Aralık'ın ardından ortaya atılan ikinci dalgayla, dev projeler hedef alındı. Şirketlerin kredi almaları engellenerek projelerin önünün kesilmek istendiği ortaya çıktı. İhaleleri alan işadamlarına yönelik tedbir kararları ile projelerin geciktirilmesi amaçlandı.3. Havalimanı, 3. Köprüyü hedef aldılar. İzmir-İstanbul otoyolunu, tüp geçitleri hedef aldılar. Bunları istemediler.Bunlar MİT'i hedef aldılar. Bunlar Türkmen kardeşlerimize yardım götürülen Tır'ı durduruyor. Bir savcı Adana'dan geliyor yasaları çiğneyerek bu Tır'ı durduruyor.O savcıya soruyorum. MİT bu ülkenin çıkarları için çalışıyor. Sen kim için çalışıyorsun? Reyhanlı katliamında neredeydin ey savcı. 7 gün yoktun.HSYK'ya suç duyurusunda bulunuyorum. MİT'ten neden rahatsız oluyorsunuz? Çünkü bunlar başkalarının taşeronluğunu yapıyorlar.Bunlar kendi örgütlerinin hedeflerini Türkiye'den üstün tutuyorlar. Bundan sonra artık milli irade geçerli olacak ve millet ne derse o olacak.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu: MİT TIR'larına yapılan operasyonla, Başbakan'ı Brüksel'de kendisini de Cenevre'de 'suçlu ülkenin temsilcileri' gibi göstermek istediklerini söyledi. "Ulusal güvenliği tehdit eden yapılanmalar ve faaliyetlerin" görüşüldüğü MGK toplantısının ardından dış politikaya yönelik 4 ayrı saldırı olduğunu söyledi. Saldırıların ilkinin MİT Tırlarına yönelik olduğunu anlatan Davutoğlu, şöyle konuştu: "Cuma günü Suriyeli mültecilerle ilgili dünyanın takdirini kazanan bir toplantı yapıyoruz; Cumartesi günü 140 ülkeden büyükelçi ile Adana'da bir araya geliyoruz; Pazar günü toplantı sürerken TIR operasyonu yapılıyor. Ertesi gün Başbakan Brüksel'e, sonraki gün de ben Cenevre'ye gideceğim. Hedef, ikimizi de muhataplarımız karşısında 'teröre destek veren ülkenin temsilcileri' konumuna sokmak! Suriye yönetimi benzeri, hatta onun karşısında suçlu ülke gibi gösterilmek isteniyoruz. 17 Aralık küresel çapta bir operasyon. Kimse bunun hukuki bir süreç olduğunu iddia edemez. Akıl alır bir şey değil..."
Her insan gibi iş adamları ve şirketler bağış ve yardım yaparlar. Yardımlaşma dünya var oldu olalı doğal bir durumdur. Bazı iş adamları ve şirketler Somali’de banka olmadığı için ve paranın güvenliği açısından kurye ile fiziki ve elden yardım göndermeyi amaçlamışlar. Bunun için Halk bankasının hizmetlerini kullanmışlardır. Halk bankası paranın Avrupa bankaları üzerinden gitmesinin İslam düşmanı islamafobya yüklü bir Avrupa yönetiminin hoşuna gitmeyeceğini düşünerek paralar gideceği güne kadar halk bankası müdürünün evinde bekletilmiştir. Bilirsiniz ki Somali Fransız sömürgesidir. Açlıktan ölen halkın ellerinde son model gelişmiş silahlar vardır. Somali bilerek istikrarsızlaştırılmış ve iç savaşa ve kaosa terk edilmiş. Elmas ve altın madenleri sürekli batılı şirketler tarafından sömürülüyor. Mevcut kaos ortamı bu şirketlerin işine geliyor. Müslüman mazlum halklar geri plana itilmiş. Susuzluktan çocukları ölen bir millete yardım gitmesini engelleyecek güçler bile var. Hatta Somali yönetiminde yardım parasına el konulabilme hatta amacına uygun kullanmama ihtimali de var. Paraların halkbankası müdürünün evinden çıkması gayet doğaldı. Zaten müdür sürekli mal bildirimi yapan güvenilir bir insandı. Ayrıca her banka müdürünün üzerinde, odasında, çantasında ve evinde bile para bulunabilir. İşi para olan insanın yaşantısı böyledir. Buna hırsızlık ve çalma demek ne kadar saçma ve taraflıca haksızca suçlamadır. Erdoğan ve AKP’ye muhalif olanlar nasıl bir açık buluruz da suçlarız itibarsızlaştırırız umutlarını bu olay yeşertse de muhalif olmanın kuru inatlığı ve olaylara cahilane yaklaşmanın sonucudur batıla düşmek diyebiliriz bu yaşananlara.
‘Ayakkabı kutusunda para’ peki ya neye konulacaktı. Poşetlere konulsa poşetlerde para denilirdi. Torbalara konulsa torbalarda para çıktı denilirdi. Valizlere konsa ‘Valizler dolusu para’ denilirdi. 100 bin TL fiziki olarak bir ayakkabı kutusuna sığardı. Hatta ayakkabı kutusunu büyük görenlere derim ki o küçük bir kutu. Medyada haber öyle bir servis edildi ki Ayakkabı kutularında paralar çalınmış!!! imajı verildi. Görsel algı kullanıldı ayakkabı kutuları gösterildi. Aslında insanların algıları ve bilinçleri yanlış yönlendirildi. Bir yolsuzluk imajı verilmeye çalışıldı.
Ayakkabı kutularındaki paralar, ne halkın parası, ne devletin parası, ne de vergi parasıdır. Ne yolsuzluğundan bahsediliyor. Bu davaların adı ‘yolsuzluk’ kelimesi olamaz. Yolsuzluk operasyonu hiç değildir. İnsanları yönetmek ve yönlendirmek için insanların algılarını bilinçlerini çalma operasyonudur.
Paralel yapı davaları bir anda açtı ve ardı ardına her şey gelmeye başladı. Sürekli Erdoğan ve hükümetinin itibarsızlaştırılması imajını yürütüyordu. Yolsuzluk denildi, paralar denildi, ayakkabı kutuları denildi, Türkmenlere gizlice gönderilen yardım tırları durdurularak ‘Suriye’ye giden silah tırı’ denildi. Ardından telefon kayıtları çıktı. Başbakan tüm bakan ve milletvekillerine ‘cebinizde parayla dolaşmayın, evinizdeki parayı saklayın şu anda meşru olamayan bir savaş, haksız suçlamalarla bir algı yaratılıyor.’dedi. Bakanların çocuklarıyla konuşması da Başbakanın oğlu Bilal ile konuşması da bu süreçte doğaldı. Yaşananlar yolsuzluk, hırsızlık ve para çalma değildi. Yazılı ve görsel medya ile yolsuzluk imajı verilerek para gösterilerek Erdoğan hükümetini yıpratma hedefi güdülmüştü. Meşru olan paraları fotograflayarak medyada yolsuzluk diye kullanılmasının engellenmesi gayet doğaldı. Ne Erdoğan bu süreci halka iyi anlatabildi ne de kurmayları. Ama saldırıya doğal ve haklı bir tepki verdiler. Erdoğan ve bakanları hak davada yürüyorlar. Ne yolsuzluk ne de haksızlık etmişti. 17 Aralık operasyonlarına tepkileri de, dürüstlüklerinin doğal sonucuydu.
Türkiye'nin yaptığı yardımlarla dünyada adından söz ettiği Somali'de yaşandığını anlatan Davutoğlu, "Orada banka olmadığı için anlaşmalı olarak kuryeyle gönderdiğimiz parayı 17 Aralık Halkbank operasyonu çağrışımıyla kutu içinde para fotoğrafıyla servis ettiler. Oradaki Cumhurbaşkanı, Başbakan üzerinde kuşku yaratmaya, Türkiye'nin kazandığı itibarı sarsmaya çalıştılar"
Dördüncü ve son operasyonun Somali ile benzer şekilde Libya üzerinden yapıldığını anlatan Davutoğlu Türkiye'nin geldiği noktadaki itibarını yıkmaya çalışan saldırıların 'iki yıldır dünya medyasında belirli gazete ve gazeteciler eliyle savunulan görüşler olduğuna' da dikkat çekti.
17 Aralık operasyonlarının asıl amacının Başbakan Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığını engellemek olduğu sıklıkla dillendiriliyordu. Nihai hedef Erdoğan'ı tamamen ortadan kaldırmak!
Yolsuzluk adı altında bir suçlama yaptılar ve kutuplaşma iyice arttı ve gerildi. İnsanlar anlayışında ve davasında daha sıkı durmaya başladılar. Yolsuzluk davası daha sıkı duruşlar getirdi. Halkı bertaraf etmek isteyenler beklemedikleri tepkiyi almaktadırlar. Benzer olaylar artarak devam edecektir.
Yolsuzluk konulu siyasi bir dava açtılar ve ekonomik savaş başlattılar. Türkiye’de ve Ortadoğu’da güçlü bir banka haline gelen devlet bankası Halkbank hedef haline getirilmeye çalışıldı. Yıllarca Türkiye’de yolsuzluk yapanlar hükümeti yolsuzlukla yıpratmak istedi. Gezi olaylarıyla halkı ayaklandıramayınca Erdoğanın itibarlı gücünü halkın gözünde yıkmak için yolsuzluk söylemleriyle dava açtılar. Söylenenlerin çoğu asılsız çıksa da çamur atılınca elbette izi kalıyor.

 
Belirli zamanlarda bir araya gelip Türkiye’nin geleceğiyle ilgili plan kuruyorlar. Yükselen Türkiye’yi durdurmak için kararlar alıyorlar. Bu inançlı milleti çok tehlike olarak görüyorlar.
MİT'in talep ettiği belgeleri 'sır' diye gizleyen kamu kurumları, yabancı servisler isteyince bütün bilgileri paylaşmış!
17 Aralık operasyonun başlangıcına dikkat çeken Elif Çakır, operasyonun yolsuzluk için yapılmadığını, Erdoğan'sız bir Türkiye için yapıldığını söylerken 'Erdoğan'ı yüce divana getireceğiz' sözlerinin de Taraf gazetesi yazı işleri masasında konuşulduğunu aktardı.
17 Aralık süreciyle Türkiye’de yollar, köprüler, spor tesisleri, konutlar ve sosyal alanlar yapan şirketler hedef alındı. Yolsuzluk yalanıyla meşru yoldan kazanmayı yol edinmiş şirketler yolsuzluk suçlamasıyla hedef alınmıştır.
AKP’ye yolsuzluk davalarıyla başlayan17 Aralık operasyonunun asıl hedefinin çözüm sürecini engellemek ve ortadoğudaki değişimi durdurmak vardı. Kirli operasyonun bir sonraki adımı da 'Başbakan'ı Mursi gibi yargılamaktı.’
Türkiye’de telekulak skandalı yaşandı. Paralel yapı herkesi dinlemiş. Türkiye gündemini sarstı. Türkiye büyük bir operasyon ile karşı karşıya. Durum milli güvenlik tehdidi içeriyor.Bu konunun uluslararası boyutu var. Küresel bozguncuların parmağı var. Türkiye gündeminin yönetildiği gözlendi.
Hırsız evin içinden olunca kapıya kilit vurulmaz. Cemaat başbakan'ı dinliyor, bu çok vahim. Cumhurbaşkanı'nı da dinlediler. Güvenlikle özgürlük dengesini kurmak gerekir. Bu savaş çok kirli bir savaş, kirli arşivlerin olduğu belli bunca yıllık cemaatin finali porno kasetler üzerinden olmamalıydı. Bir cemaatin fişleme, takip, kaset savaşı olabilir mi? Cemaat maneviyatın derinliklerine inmek yerine devletin derinliklerine inmiş.Asıl özeleştiri yapması gerekenler dini cemaatlerdir.
Başbakan olmasaydı hakan fidan'ı kimse kurtaramazdı. Hakan fidan'ı yıkmak isteyenlerin asıl hedefi başbakandı.
İlk kavga mit yüzünden başladı. Ak parti uzun süre mit'ten yararlanamadı. Mit her zaman askerin güdümünde oldu, mit'e yurtdışı operasyon yetkisi verilmesi gerekiyor. Mitin yetkilerinin artırılma yasasına karşı çıkıyorlardı şimdi bu isteğin ne kadar doğal ve meşru olduğu anlaşıldı.
Reklam parası bastırmışlar, koca bir masaya dizmişler. Planlı bir gösteri ayarlamışlar. Pankartlarına ‘Hırsız var’ yazdırmışlar. Bilinçli olarak karalama, çamur atma, kışkırtma siyaseti uyguluyorlar. Görsel algıyla yolsuzluğa inandırmaya çalışıyorlar. Yolsuzluk olmadığını hepsi bilmektedir. Ama sırf çıkarlarından dolayı hakkı ezmeyi arzuluyorlar. Hakka muhalif her yürüyüş, gösteri ve şiddet bozguncu halkın daha da erimesine yol açacak. Ve bitişlerinin zamanı her geçen gün yaklaşacak. Küresel sermaye de yeryüzünün egemenliği de inanan mazlum halklara geçecektir.
Türkiye’nin Ukrayna gibi olmasını istiyorlar. Erdoğan’ın gitmesini istiyorlar. İnsanları sokağa çağırıyorlar. Taşkınlığa ve şiddete çağırıyorlar. Çogunluğu (cumhuru, çoğunluğun seçimini) ancak şiddetle bastırabiliriz düşüncesindeler. Dün Mısır ve Libya beklentilerini bugün Ukrayna hayaline kapılarak taşıyorlar. Eğer Erdoğan hükümeti olmasaydı asıl o zaman bu halkın sokakta neler yapacağını göreceklerdi. Yeryüzündeki tüm ayaklanmalar eski vesayet rejimlerine karşı çıkmıştır. Erdoğan hükümeti seçimlerle referandumlarla geldi. Eğer bunlar olmasaydı şiddetin büyüğünü Türkiye’de göreceklerdi.
Yeryüzünde iki tip sermaye sahipleri vardır. Dünyayı seçmiş, haksızlığı yol edinmiş, kötü yollardan kazananlar. Diğeri ise Allah’a inanmış, ahreti seçmiş, iyi yola kazanlar. Bunlar temiz kazanırlar, helalinden haksızlık etmeden kazanırlar. Hizmeti seçmişlerdir ve insanlığa faydalıdırlar. Dünyada bu iki tip sermaye sahipleri kendilerinin hak yolda olduğunu iddia ederken diğerlerin batıl yoldan kazandığını iddia ederler. Kendilerini doğru görürken karşıyı suçlu görürler. Birine göre diğer haksız kazanç sağlayan yolsuzluk yapandır. İşte Erdoğan’ın gücünü kırmaya yönelik yolsuzluk ve iftira düzmecesinin kökeni buradan gelmektedir. Türkiye için iş yapan şirketler, iş adamları hedef alındı. Marmaray, stadyumlar, yollar, köprüler, tokiler, kentsel dönüşümler, yardım kuruluşları hedef alındı. Temiz kazancı yol edinmiş ve insanlığa hizmet ile kazanmayı seçmiş olanlar suçlu ve yolsuzlukla suçlandı. Bu suçlamaların kökeni tam bir dinsiz aklıdır.
Türkiye ‘Gezi ve yolsuzluk düzmecesine’ karşı uyanık davranmaktadır. Halk milli iradeye saygı yürüyüşü düzenledi. Sağlam irade gösterilmesi istendi. Yurt dışından ve yurt içinden Erdoğan’a ve anlayışına büyük destekler geldi.
CIA eski Başkanı, yeni görevi olan KKR isimli finans kuruluşunun başında ilk iş olarak Türkiye'ye operasyon yaptı. Türk ekonomisi Mayıs 2013'te zirve yaptı. Türkiye'nin bu çıkışını engellemek isteyen baronlar ise Erdoğan'ı düşürmek ve Türkiye'yi yağmalamak için hemen düğmeye bastı. MİT'in tespitlerine göre baronlar, operasyon için KKR (Kolhberg Kravis Roberts) adlı 200 milyar dolarlık ABD finans devini seçti. Türkiye'yi buhrana sürüklemek için 25 milyar dolar fon ayrıldı. Önce dış basında "Diktatör" denilerek Başbakan yıpratıldı. hatta Today's Zaman bile bu oyunun ortakları oldu.Sonra ise Gezi Olayları teşvik edildi. Diktatör söylemi tüm Türkiye'ye yayıldı. Para babaları ve reklamcılar ile çapulcular, Gezi'de büyük bir işbirliği sergiledi. Ancak yetmedi. Baronlar bu kez devlet içindeki oluşuma görev verdi. Paralel yapı desteklendi. Şok operasyonlarla hükümet çökertilmek istendi. Amaç ülkede hem siyasi hem ekonomik kriz oluşturmaktı. Türkiye'nin ekonomik istikrarını sarsmak, piyasaları çökertmek hedeflendi. Bu sayede hem politik istikrar bozulacaktı. George Bush'un danışmanlarından olan Hanyri Kravis.Ortadoğu'daki tüm karanlık işlerin arkasından çıkan adam olarak bilinen Neocon Richard Perle de KKR'nin içindeki isimlerden.
Türkiye’de sınavlara hazırlık için ortaya çıkmış olan dershanelerin kapatılması gündeme geldiğinde cemaat ile hükümetin arası açıldı. Dershanelerden gelir elde eden cemaat ile hükümetin yolları ayrıldı. Cemaat menfaatleri için doğru yoldan ayrıldı. Türkiye’de eğitimin kalitesi artmaya başladı. İnsanlar artık okul ve öğretmen seçiyorlar. Sınavlara göre müfredatlar belirlendi. Egitimde 1980 ve 1990 lı yılların acizliği kalmamıştı. Egitimde kalite yükselmeye başladı. Eskiden her ilde üniversite yoktu. Şimdi her ilde birden fazla üniversiteler var artık. Liseden sonra iki yıllık yüksek okullara sınavsız direk geçişler başlamıştı. Artık iki yıllıklardan dört yıllıklara sınavsız direk geçişler başlamıştı.Türkiye’de eğitim seviyesi ve şartları değişti, ağır sınavlar kalkacak dershaneler kendiliğinden yok olma sürecine girmişken çok olumlu teklifler sunulmuştu. Halbuki cemaatin eğitim çabası yurt dışına açılsaydı çok daha iyi olacaktı. Hükümet de desteğini esirgemezdi. Cemaat basit ve küçük menfaatlerinden dolayı Tayip Erdoğan’ın yolundan ayrıldı ve AKP politikalarını sürekli eleştirmeye başladılar. Fetullah hoca halkın sandığı gibi saygın ve derin olmadığını gösterdi ve basiretsizce beddua etti. Sırf menfaatlerinden dolayı Allah yolundaki Tayyip Erdoğan’a karşı oldular. Cemaat menfaatleri için böyle bir tavır sergilemekle sömürgecilik yapan batılılardan ne farkı kaldı. Siyonizm’in taraftarlarıyla aynı safta oldular. Dershanelerle oluşan süreçte cemaat kaybetti. AKP mi kaybeder Cemaat mi kaybeder derseniz. Kesinlikle cemaat kaybeder. Çünkü hakkın karşısında kimse duramaz. Hak batılı devirir. Gerçeklik ve olması gereken doğruluk süzgecinde dershanelerin kapatılması istemi hem iyimser bir niyetle idi hemde gerçekten olması gerekendi. Ben inanırım ki Allah bazen insanları dener, birtakım sınamalarla gerçek yüzlerini ortaya çıkartır. Bir olayla sırf çıkarları için yaşayanları Allah bir kılıç darbesiyle ayırdı. Allah inananlarla inanmayanları elbette ayıracaktı. Menfaatle iman aynı safta durmaz. Şu kesin ki yeryüzünde menfaatleri için yaşayanlar inanmayanlardır. Bunlar çoğu zaman da dini değerleri kullanırlar. Tüm insanlık için çalışan ve menfaatlerini gözetmeyenler daima inanan halklardır. Tayip Erdoğan’ın yolundan ayrılanlar hak yoldan ayrılmıştır. Açılan yolsuzluk davalarında cemaat hükümete savaş açmış görünüyor. Bu tavırlarla AKP kaybetmez ama cemaat kaybeder. Zaten Türkiye’de bütün cemaatler yıkılmaya başlamıştır. Çünkü Allah yolunu tutan bir AKP cemaati vardır. Zaten cemaat de bir anlayışı bir kültürü oluşturan topluluktur. Bu nedenle cemaatler bir bir eriyecektir. Nitekim bu hak yol davası nur camiasına büyük bir darbe vurmuştur. Sizce cemaat mi daha çok Allah yolunda Akparti hükümeti mi daha çok Allah yolunda. Elbette dinle siyaset iç içedir. Kesinlikle ayrı olamaz ve olmadı da. Peygamberimiz Muhammet de bir liderdi ve bir devlet adamıydı aynı zamanda bir siyasetçiydi. Hz. İsa da öyle bir yönetici ve siyasetçiydi. Tüm peygamberler böyleydi. Ancak vesayetçi eski yönetimler tüm peygamberlerle mücadele ettiler. Akp hükümeti de barış, demokrasi, açılım, demokratikleşme paketleri gibi halka faydalı tüm yasalarla evrensel değerlere sahip çıkmaktaydı. Kim daha Allah yolunda gayet açıktır.
Gülen cemaatinden olanlar iç sorgulama yapmaları gereklidir. İki yıl öncesine kadar cemaatin Erdoğan'a bakış açısının 180 derece değişti bunu kendilerine sormalı ve kendilerini sorgulamalıdırlar. Camiada bulunan insanların şunu düşünmesi lazım: Biz iki yıl önce Erdoğan'a toz kondurmuyorduk. Ve bugün hangi mantıkla ve makul gerekçeyle bu adam bizim şeytanımız haline geldi. Erdoğan ve AK Parti nasıl kötü adam oldu? Ki son iki yıl içerisinde bunca gelişim olmuşken hak yoldaki Erdoğan’a cephe olalım. MİT tekrar hedef tahtasına konulması, 17-25 Aralık Operasyonu, yetmedi Türkiye el-Kaide ile iş tutuyor, işte bakın TIR'lar silah götürüyor falan iddiaları arka arkaya geliyor. Yani zaten biz o yolsuzluk operasyonu olarak lanse edilen meselenin ‘Yolsuzluk Operasyonu' olmadığını hemen peşinden patlayan TIR durdurma operasyonunun Türkiye’yi dışarıda olumsuz algılatma çabası cereyan ediyor. Bu operasyon ekibi cemaat ile bağlantılı ise cemaat dış güçlerin taşeronu durumundadır, demektir. Daha önce MHP ve CHP’ye kaset cd operasyonları yapan bu yapının gerçekte cemaatin yönetim ve idare gücü ise vay saf halde cemaate güvenmiş olan inançlı insana. Erdoğanın büyümesini sağlayan bu yapı şimdi Erdoğan’ın gitmesini ve yıkılmasını neden istemektedir. Bu yapı emir ve komutayı nereden almaktadır. Amerika ve deccal Obama’mı istemiştir bu durumu acaba. Obamanın ardındaki küresel Ergenekoncu güç dün Erdoğan’ı destekler iken bu gün Erdoğan çıkarları için tehdit durumuna mı düşmüştür. Yoksa bu durum şu hadisi mi anımsatmaktadır.
Başbakan Yardımcısı BülentArınç açıklamasının devamında 'Bunlara iftira atalım, tuzaklar kuralım, bunları lekeleyelim, itibarsızlaştıralım' deniliyor. Son yapılan işler böyle işlerdir. Biz bunu biliyoruz. Gereğini yapıyoruz ve mücadele ediyoruz. Bu kötü niyetlilere, içeride ve dışarıdaki işbirlikçilerine biz hükümet olarak gerekli cevabı veriyoruz. Onlarla da hesaplaşırız. Ama milyonlarca insan bizim dostumuzdur. Bu hizmetleri yürüten gayretli insanlarla husumetimiz yoktur. Biz varsak, onlar da var olacaktır. Allah bizi sizden, sizi bizden ayırmasın diyoruz. Kimse yanlış anlamasın" dedi. Toplumsal barışı kurmak, terörle mücadele etmek için güzel projeler uygulandı. Şehit cenazeleri gelmez, insanlar ölmez oldu.’ Dedi.
Hocaefendi'nin öğrencilerinin okul hizmeti için her türlü fedakarlığa hazır olmaları onları, küresel güçlerin istismarına alet etmiş. Okulları ve dershaneleri koruma adına küresel güçlerle yapılan bir işbirliği gördük. Türkiye'de ki son operasyonlar? Acaba cemaat küresel oyuncular tarafından büyük bir tuzağın içine mi çekildi? Elini verdiği yerden kolunu mu alamamaktadır? Eğer böyle bir durum söz konusu ise, milletin bir izmihlale sürüklenmemesi için cemaatin küresel anlamda her türlü bedeli ödeme pahasına da olsa Müslümanların iktidarıyla karşı karşıya gelmeyeceğini açıkça deklare etmesi ve Hocaefendi'nin de bu süreç daha tehlikeli boyutlara varmadan Türkiye'nin ve islam’ın gerçeklerine dönmesi gerekmez mi?
Bediüzzaman 1914 yıllarında ‘Benden yüz yıl sonra gelecek olana uyun.’ Demişti. Ama Fetullah Gülen Bediüzzamanın öğüdünü tutmadı. Erdoğan’ı karşısına aldı ve Bediüzzamanın çizgisinden çıktı. Din adına hizmet görevi yürüttüklerini söyleyenler menfaatleri uğruna islam çizgisinden çıkmıştır. Ama hiçbir şey geç değildir.
İHH.İnsani Yardım Vakfı, kendilerine ait silah dolusu TIR'ın yakalandığına dair haberleri yalanladı. İHH Başkanı Bülent Yıldırım, konuyla ilgili açıklama yaparak, "İHH'ya ait olduğu söylenen TIR kesinlikle bize ait değil" dedi. Ve tırlarda silah çıkmadı. Peki kim İsrail adına hizmet edip bu suçlamada bulunmuştu. Neden medyaya konu böyle yansıdı. Mavi marmaranın rovanşı mı alunmak istendi. Bir yardım kuruluşu neden hedef alınıyordu. Hedef alanlar cemaat adıyla iş yapıyor ve küresel lobiye hizmet mi ediyordu.
İnsani Yardım Vakfı, kendilerine ait silah dolusu TIR'ın yakalandığına dair haberleri yalanladı. İHH Başkanı Bülent Yıldırım, konuyla ilgili açıklama yaparak, "İHH'ya ait olduğu söylenen TIR kesinlikle bize ait değil" dedi.
İHH'ya Hatay'da silah komplosu kurdular. El kaide ile ilişkilendirdiler. Bu yapıyı çökertmek isterken Türkiyeyi el kaide ile bağdaştırarak dünyada meşru olmayan bir zemine oturmaya ve sonar da saldırı amacı gütmeye hazırlık yapıyorlar.
Türkiye’de vesayete sahip olmayan, bozgunculuk etmeyen, meşru yolardan helal kazancı seçen iş adamlarına yolsuzluk davası açtılar. Bozguncular için insanlık adına iyi iş yapanlar suçlu sayılabilir ancak tüm insanlık adına bunlar suç değildir. Yolsuzluk davası açmakla ne gelişimi ne de değişimi durdurabilirler. Gelişimin para kaynaklarını vurmayı hedefleyen hukuksuz güçler ellerinden geleni yapmaktadırlar. Haksızlık ve sömürü üzerinden kazanmayı yol edinmiş olanlar inananların gelişim sürecini durdurmak istiyorlar. Yolsuzluk davası açarak meşru yoldan kazananlar hedef seçildi.
Türkiye’de istikrarı bozmak için türlü planlar yaptılar. Dış güçler Türkiye’yi nasıl yıkarız diye çaba içindeler. Tayip Erdoğan’ı yıpratma çabası için yolsuzluk davası açtıranlar, çamur at izi kalsın siyaseti yapanlar. Karalayanlar, yaygara çıkartanlar ve iftira atanlar amaçlarına ulaşamayacaklar.
Küresel bozguncuların Türkiye’deki anlayışı chp zihniyetidir. Yalan, kirli planlar, yolsuzluk ve baskı üzerinden Türkiye’yi yönetmişlerdi. Çoğunluk halkı eskisi gibi baskı ve yalanlarla aldatamayınca insanları sokağa şiddete çağırıyorlar. Cumhuriyet mitingleri, gezi olayları, gazi mahallesi olayları gibi tüm şiddet olaylarını chp anlayışı organize ediyor. Ancak halktan destek bulamıyorlar. Kaybettikleri Türkiye egemenliğini geri alma saplantısı ne kadar şeytanidir. Hem de şiddet, baskı ve savaş isteyerek. Halka hizmet için mi varsınız yoksa yönetime sahip olmak ve sömürmek için mi. İnanın bu konu incelendiğinde ve iyi analiz edildiğinde karşınızda şeytanı bulursunuz. İşte CHP anlayışı din düşmanlığını ve şeytanın yolunu tutmuştur. Din, insanların huzur ve adil şekilde yaşaması için uyması gereken kurallardır. Küresel bozguncular ve CHP bu anlayışın karşısındadır. İşte şeytan bu nedenle öfkeli ve şiddet istiyor. Ama bakın TANRI var. Bunların sonu hüsran olur. Tanrı mazlumlara ve iyilere sahip çıkar. Tanrı dinine ve halkına sahip çıkar. Ne oyundur bu yaşananlar ne de eğlence.
Menfaat anlayışı yıkılıyor. Yönetimlerde menfaatini düşünenler barınamayacak. Örneğin Türkiye’de menfaatini düşünen Gülen cemaati halkın gözünden düştü ve kaybeden oldu. Emniyet, yargı ve devletin çeşitli organlarında menfaatini düşünenler tarafından yapılanmalar olmuştu. Bu anlayışın batıl bir yolda olduğu anlaşıldı. Çıkarları doğrultusunda hareket ettiği görüldü. Türkiye’de ve dünya da halklar, menfaatlerini düşünen yöneticilere ve onların azınlıktaki taban halklarına izin vermeyecek. Halka hizmet edenler, şahsi çıkarlarını düşünmeyenler gözde olacaktır.
Dünya kargaşa ve kaos yaşarken yeryüzünde bir merkez ışık gibi parlayacak. Türkiye dünyayı yönetmede bir ustalık sergileyecek. Dünyada çözüm süreçleri, sorunları giderme çabası yaşanacak. Çok yol alınacak. Barış ve kardeşlik yayılacak. Esenlik dalga dalga ülkelere beldelere girecek.
Türkiye’de külliyen her alanda büyük gelişmeler olmaktadır. Kentsel dönüşümler, yeni şehirler, yollar, hastaneler, ulaşımda yenilikler, bilişim ve teknolojide büyük sıçramalar, şehir hastaneleri, spor tesisleri, köprü, metro yapımları olmuştur.Kısacası beklenmedik bir kalkınma ve sıçrayış gözlenmiştir. Tüm bunlar Erdoğan’ın adalet ve kalkınma anlayışıyla başlamıştır.
Türkiye’de ihracat sürekli artıyor. 2012’de yine rekor kırıldı. Bu rekorlar bitmek bilmeyecek. Ekonomi hedef alınmasına rağmen Türkiye dünyada karalanmasına rağmen yükselişi sürmektedir.
Üç beş ailenin yönettiği Tüsiad bir gün kalıbından çıkar diye umut ediyoruz.. Anadolu sermayesini de bünyesine katarsa tutmayın Tüsiad’ı.. Bozgunculara hizmet etmez bir anlayışa sahip olduğunda kazancına kazanç katacaktır.
Merkez bankası rezervleri sürekli artıyor. Altın, dolar, Euro ve Türk parasında artışlar gözlendi.
Türkiye’de yasalar çıkartılarak Avrupa’dan ve bankalardan terörün finansmanlarına darbeler vuruldu.
Varlık barışı ile yurt dışındaki paraların Türkiye’ye çekilmesi sağlandı ve yasalarla yatırımcı güvenliği sağlandı. Yabancı sermaye daha adil ortamda ve yükselen Türkiye’de daha güvenli olacak.
Türkiye’nin silah üretimini yapan Aselsan yeni işlere, büyük projelere ve ulusal anlaşmalara imza atmaktadır. Amerika ve batılı güçler Aselsan’ın bu işlerine tepki göstermekte anlaşma yaptığı ülkelere resmen ambargo ve benzeri tepkiler göstermektedir. Çin ile yapılan füze anlaşmasına Amerika tepki göstermişti. Aselsan Kazakistan ile yaptığı anlaşmaya Amerika tavır almıştı. Tüm bunlar büyüyen Türkiye’den hoşlanılmadığının somut kanıtlarıdır.
Çin ile yapılan füze anlaşması, Kazakistan ile yapılan Aselsan anlaşması, kuzey Irak ile yapılan petrol anlaşması, İran ile yapılan doğalgaz ve altın ticareti batılı güçleri rahatsız etti. Bölgede büyüyen Türkiye’ye karşı ekonomik savaş açtılar. ABD ve Batı çeşitli tavırlar koydu ve ak partiyi yolsuzlukla suçladı. Böylece Tayip Erdoğan’ı yolsuzlukla yıpratmak istediler.
Kaos lobisi işbaşında! Hayali zam yapıyorlar. Ekonomiyi çökertmeye yönelik operasyonlar mutfağa kadar uzandı... Tarım Bakanı Eker, 'Kaos lobisi yanlış haberlerle mutfağa dadandı' dedi' Ürün kıtlığı var' spekülasyonu yapan lobiler, fiyatların suni olarak artmasını sağladı. Lobilerin oyununu fark eden Gıda Bakanlığı da gerekli tedbirleri aldı.
Erdoğan Tusiad’a hepimiz bu gemideyiz. Batarsak hepimiz batarız dedi. Türkiye’nin yükselişi istemeyen güçlü şirketler yeni doğan şirketleri kendine bir tehdit olarak görmektedir. Çünkü tekellerinde tuttukları gelirleri paylaşmak istemiyorlar. Eski vesayet düzenini özlüyorlar. Bu nedenle büyüyen ve gelişen Türkiye hoşlarına gitmiyor. Onlar kendi çıkarlarını düşünüyorlar. Yoksa ne halk ne de evrensel değerler onlar için önemlidir.
Tayyip Erdoğan için ‘Şu adamı konuşturmayın. Medyaya çıkarmayın, kendi medyanızda onun konuşmalarını yayınlamayın. Bazı kelimelerini olumsuz algı yaratarak kullanın.’diyorlar.
Türkiye’de yaşananlar Abdulhamit döneminin bir rövanşıdır. Bu rövanşın öncü lideri Recep Tayyip Erdoğan’dır.
Zafer, yüksek riskin yanındadır. Başarı sıkıntının içindedir. Esenliğin öncesinde hayati tehlike vardır. Zıtlıklar keskin sonucu getirir. Tehlike ile yükseliş beraber hareket eder. Bu Tanrı’nın kuralıdır. Hayati risk taşıyan konularda hak yoldan ayrılmayan Erdoğan her sıkıntıdan başarıyla çıkmıştır. 28 şubat, 17 aralık, darbe girişimlerinde halktan ve haktan ayrılmadıkları için Tanrı onu ve ekibini daima başarılı kılmıştır. Terörün bitirilmesine yönelik çözüm sürecinde de elini taşın altına koydu. Tüm tehditlere karşı hak davadan ayrılmadı.
Paralel yapının küresel bozgunculuğa hizmet eden hiyerarşisi eski vesayetin kalıntısıdır. Erdoğan ve halk, devlet kadrolarından bu yapıyı temizlemediği sürece zarar görecektir. Sürekli mevcut hükümeti eleştiren, hatasını arayan, muhalifliğin etkisiyle zarar verici bir yol tutan her kişi paralel yapının bir elemanıdır. Bu yapının kökenini ve çoğunluğunu Kemalizm ve Kemaliz’mi sevenler oluşturmaktadır.
17 Aralık sürecinden sonra paralel yapıya yönelik devletin tüm organlarında ihraç atama ve yer değişiklikleri gözlendi. Çok isabetli ve doğru adımlar atıldı. Bir tarafta halka hizmet etmeye çalışan yönetim diğer tarafta halka hizmeti engelleyen ve halka savaş açmış eski vesayetçiler.
TÜSİAD, halktan değil paradan yana. Bu nedenle sermaye sahipleri kaybedecekler.
Ekonomi çok çeşitlendi ve sağlam temellere oturdu. Hala da her zaman güçlü tutunan bir Türkiye ekonomisi var. "Hamdolsun, öyle rüzgârlar geldi ki başka hükümetler döneminde olsa küt diye devrilirdi. Türkiye’de öyle bir ekonomik denge kuruldu ki yıkılmaz oldu. İhracatımızı artırdık. Üretimimizi de artırdık. Şimdi iç ve dış itibarımızı bozmaya kalkanlar avuçlarını yaladılar. Gezi ve 17 aralık operasyonlarıyla 100 milyardan fazla para kaybı, borsada hisse senetleriyle yaşandı ama yıkıcı olamıyor. Ve her şey toparlanıyor. Denizdeki dalgaların boyu ne kadar yüksek olursa olsun kaptan ehliyetliyse hiç korkmayın. Türkiye'nin ekonomisi böyle duruma geldi.
Gazetelerle, manşetlerle, manipule haberlerle alışıldık CHP haberciliği ve medyacılığı artık prim yapmıyor. Artık Türkiye’nin gündemini menfaatçi bozguncular belirlemiyor. Dün gerici dedikleri halklar şimdi reformcu ve ilerici oldu. Asıl şimdi CHP anlayışı gerici oldu.
Demokrasi özgürlük ve eşitlik için yeni anayasa sürecine karşı çıkanlar mevcut vesayetin verdiği saltanatı sürmek istiyorlar. Barış süreçlerine ve birlik olmaya karşı çıkarak mevcut kazanımlarını kaybetmek istemiyorlar. Türlü bahaneler bulup kirli tasarılarla Erdoğan’ı ve düzenini yıkmak istiyorlar.
Erdoğan’a muhalifler yeni anayasaya devam kararı alıyorlar ardından da her türlü engeli koyuyorlar. Vesayetçiler göz boyuyorlar ve aldatıyorlar. Onlar en başından herkese özgürlüğe karşıydılar. İlk referandumda bu tepkilerini hayır ile göstermişlerdi. Halkı aldatmak için meşru olması gerekenin yanında durup ta komisyonlarda gayri meşru davrananlar halkı değil ancak kendilerini aldatırlar. Halktan itibar göremeyeceklerini iyi biliyorlar.
Türkiye gelecekte dünyanın merkezi olmaya hazırlanırken dev ve çılgın projeler ardı ardına gelecektir. Küresel güçler her ne kadar projelerde yer alan şirketleri yolsuzluk davasıyla vurmayı amaçlasa da başarılı olamayacaklar. Yakında Türkiye’de sıfır araba alımları rekor kıracakken ikinci el arabalar ülke dışına ihraç edilecektir.
Zalime tepki göstereceksin, mazluma sahip çıkacaksın, doğruluktan ayrılmayacaksın.Ülke karışır kaosa gider diye korkanlar sağlam irade göstermeliler. Savaş çıkar diye zalime ses çıkarmayanlar kötü düzenden beslendiğinden leş ile beslenmekte ve kan içmektedirler. Bozgunculara karşı mücadele en asil cihattır. Doğrunun ve Tanrının yanında olan geri adım atmamalıdır. Korkusuzca davasında sağlam durmalıdır. Allah doğruların ve halkının yanında olacaktır. Geleceği bugünlerin mücadelesi inşa edecektir. Elbette mücadele olacaktır.
Zalimlere göre dünya siyaseti ve gündem kontrolsüz bir şekilde ilerliyor. Belli ki kontrolü Tanrı almış. Türlü hileler yapsalar da artık planladıkları gibi gitmiyor. Hiçbir şey eskisi gibi değil ve geriye dönüş hiç olmayacak. Daima iyiye ve daha yükselişe doğru gidiş olacaktır.
Türkiye geliştikçe Türkiye’de ve dünyada yeni terör örgütleri doğacak ve zamanla etkilerini kaybedecekler.
 
Gerilimin arttığı sağlam iradenin belirlendiği bir dönemdeyiz. İnanan ile inanmayanın duruşu ve taraflarının tam belirlenip pekiştiği bir zamandayız. İnananlar korkusuzca davalarının arkasında duracaktır. İnançsızlar da kaybetmemek için savaşacak. Ancak tanrı onlara cezasını verecek. Genetiksel olarak geçmiş ve gelecek nesillerin kararlarının numunesini bu dönem insanları örnek teşkil etmektedir. Geçmiş ve gelecektekiler de aynı saflarda dururdu. Bugünü görenler bugüne şahit oldular. Geçmiş ve gelecektekiler de bugünü duydular. Tanrı inanan ile inanmayanı ayırdı. Kalpleri sınadı ve deneme olaylarla kalplerin seçimlerini ortaya çıkardı. Ve inançsızlar için azap yaklaşmakta. Yeryüzünü tanrı kılıçtan geçirecek ve büyük bir kıyım olacak. İnsanlar hastalıklardan topluca ölmeye başlayacak. Tanrı kararında çok isabetliydi yoksa bu kadar kafirle nasıl başa çıkılacaktı. Üstelik egemenlik onlarda idi ve güçlülerdi. Bozgunculukta ileri gitmişlerdi ve azgınlardı. Tıpkı kurandaki geçmiş kavimlerin numunesini görmekteydik.
Erdoğan’ı sandıkta deviremeyeceğini anlayanlar türlü planlar kurdular. Küresel güçlerin Türkiye de ki uzantıları operasyonlarla devirmeyi amaçlasalar da başaramadılar.
Devrin Ebu cehilleri Erdoğan’a muhalif olanlardır. Sırf kuru inatlarından dolayı hakkı reddediyorlar.
Türkiye’yi ve Erdoğan’ı meşru olmayan bir zemine düşürmeye çalışıyorlar. Yolsuzluk, teröre destek verme, el kaide ile işbirliği gibi temalar ile Türkiye itibarsızlaştırılacak. Dünya kamuoyunda kötülenecek ve neredeyse saldırı hazırlıkları bile yapılacak.
Taksim ısrarı ve gezi olayları meydanlara sahip olma çabasıdır. Mevcut Erdoğan yönetimine karşı şiddete dayalı bir ayaklanmadır. Nitekim meydanlara sahip olanlar hakka sahip olmuş olmazlar. Tam tersi doğru siyaset makul iletişimdedir. Doğruluk kendini mutlaka ikna ettirir. Ancak yalan ve batıl hakkın karşısında şiddeti seçer. Bu nedenle olayların kökeni menfaate dayalı suçluluktur.
Sosyolojik değişimlerde nüfusu arttırıcı politikalar çok isabetli olmuştur. Erdoğan’ın çocuk sayısını arttırın söylemleri rağbet gördü. Ve yasalarla bu desteklendi.
Bir zamanlar Türkiye’de askeri yapı içinde inanan insanları temizlemişlerdi. Kimilerini ihraç ettiler, kimilerini hapse gönderdiler. Kimilerini de ölümle ve suikastler ile infaz etmişlerdi. Bu inançsız yapılanma askeri yapı içinde Müslümanları barındırmıyordu. Normal subayların bile sosyal yaşamlarına ve özgürlüklerine bile müdahale ediyordu.
Türkiye’de her türlü çetelerle mücadele ediliyor. Uyuşturucu ve silah kaçakçılıklarına ağır darbeler vuruldu. Uyuşturucu üretimleri ve ticareti engellendi. Mafya, çete, dolandırıcı, hırsız şebekeleri etkisiz hale getiriliyor.
Cumhuriyet mitingleri... kapatma davası... 27 Nisan...Gezi olayları… 17 Aralık... gibi tüm olaylar halkın egemenliğine darbe vurma girişimiydi. Restorasyonun devamı için güçlü demokrasinin tahkimi şarttır...
Türkiye bazı batılı ülkelere bakın şu teröristler sizin ülkenizde şu şehirde şurada ikamet ediyorlar diyor. Fransa, Almanya gibi bazı ülkeler terör örgütü mensuplarını tutukluyor ancak Türkiye’ye teslim etmiyor. Tutuklama imajı vererek terörü koruyorlar. Türkiye’ye karşı terörü destekleyenler suçlu ve batıl olduklarını görmüyorlar.terörü besleyenler insanlık karşısında büyük bir suç işlemektedirler.
Türkiye için muz cumhuriyeti, ananas cumhuriyeti kuralım dediler. Siz yönetime karışmayın, olayları sorgulamayın sadece işinize bakın dediler. İnanan halkları meşgul ettiler. Olaylara ve dünya siyasetine sağırlaştırdılar. Halkların başına birtakım belalar sardılar. Kendi içlerinde bocalayıp durdular. Ülkeleri karıştıracak suni vakalar yarattılar. İnsanları oyaladılar. Suni gündemle uyuttular.
Türkiye’de ABD büyükelçiliğine saldırı yapılmıştır. ABD terör deyince İslam aklına gelmektedir ama terör saldırısını yapan ABD ile işbirliği içindeki DHKP-C terörü çıkmıştır. Gezi olaylarında da, Hatay saldırısında da bu örgüt kullanılmıştı.
Amerikan büyükelçiliğine yapılan saldırıda saldırıyı yapan DHKP-C elemanı Avrupa’dan gelerek gerçekleştirmiş. Zaten Avrupa terörün her türlüsüne destek veriyordu. Artık Türkiye, Avrupa’ya teröre destek vermeyin çağrısı yapıyor. Amerikan büyükelçisi Rikardione ile Kılıçtaroğlu’nun birlikteliklerini ve gizli buluşmalarını herkes bilmektedir. Kılıçtaroğlunun desteklediği DHKP-c örgütünün ABD büyükelçiliğine saldırısı neye bağlanabilir anlaşılmazdır.
Kılıçtaroğlu’nun Rikardione buluşması, ardından Amerika’ya gidişi, ardından yolsuzluk olaylarının çıkması, Ardından kaset dinletmesi tamamen kurgulanmış planların sonucudur. Her şeye rağmen Halkın ve tanrının gücünü yenemeyeceklerdir. Bir söz vardır. ‘Doğruluk ve iyiler mutlaka sonunda kazanır.’


DÜNYADA TÜRK
İYE


Türkiye’nin yükselişiyle dünya halkı gerçekleri fark etti. Türkiye’de yıllardır dünyayı nasıl bir anlayışın yönettiğini fark etti. Tarihten bugüne hukuksuzluğu yol edinmişlerin yönetimi açıkça anlaşıldı.
2000 krizinde Fischer, Türkiye'yi batırmak için geldi. Ecevit'e, Derviş'i tavsiye etti. Sonra da İsrail'in Merkez Başkanı oldu.. Krizde israil’in parmağı vardı. '2000 krizinde Kemal derviş Türkiye'yi batırmak için geldi' Borç alarak ülkeyi hem zor duruma düşürdü hem de alçalttı. Paralarını dolara yatıranlar bir gecede zengin oldular. Ülkeyi zarar uğrattılar ve bankaları borçlandırdılar. Amaç Türkiye büyümesin ve yükselmesin. Bu mazlum halk uyanmasın istediler. Güce ve zenginliğe yaklaşmasın istediler.
Türkiye’nin küresel bir güç olma yolunu yakalaması batılı güçlerin özelliklede küresel egemenliğe sahip Siyonizmin işine gelmemiştir. ABD, Rusya,İngiltere ve İsrail yükselen Türkiye’den ve küreselleşen sağ anlayıştan rahatsızlardır. Bunun için her türlü savaşı kullanmaktadırlar. Siyasi, ekonomik ve soğuk savaşı uyguladıkları gibi terör bağlantılarını da kullanmaktadırlar. Onlar ne Türkiye’de ne de kendi ülkelerinde güçlüler. Sayıca çok olan inananlardır. Ama yönetim ve güç hala onlardadır. Bu nedenle halkları baskılamakta ve ezmektedirler.
Küresel vesayet Türkiyede’ki süreci adım adım izliyor. Yıllarca saltanat sürenler Türkiyede ve dünyadaki değişimleri kabullenemiyor.
Küresel bozguncuların egemenliğindeki batılı güçler Türkiye ile terör kelimesini birlikte kullanmak istemektedirler. Türkiyeyi istikrarsız ve güvensiz bölge olarak göstermeye çalışmaktadırlar.
ABD'de Türkiye'yi terörist ülke ilan etmeye yönelik çalışmalar yapılmaktadır.
Rodos'ta Müslüman mezarlığına çirkin saldırı Rodos Adası'ndaki Müslüman Türk mezarlığında kimliği belirsiz kişilerce yırtılmış Kuran-ı Kerim sayfaları bulundu.
Erdoğan milletvekillerine, Obama'nın ABD'nin Pensilvanya eyaletinde yaşayan Fethullah Gülen'in telefon konuşmalarının yayınlanması konusunda "Bizim iç işlerimize karışıyorsunuz" dediğini anlattı. Erdoğan, kendisinin de bunun üzerine ABD Başkanı Obama'ya "Bizim içişlerimize karışan zâtı da siz misafir ediyorsunuz" dediğini aktardı. Erdoğan'ın ayrıca milletvekillerine "Merak etmeyin, mutabakata vardık" dediği öğrenildi.
Türkiye’de ve dünya’da 2014 Mart ayından itibaren büyük değişimler olacaktır.
Davutoğlu: Milletten aldığımız iradeyle biz 10 yıldır bu konularda tam yetkili olduk. Biz milletin bize verdiği iradeyi başkasına kullandırmayız. Bu hainlik olur.Bakan olduğumda verdiğim ilk talimat vizeleri kaldıracaksınız. Bugün 70 ülkeye vizesiz seyehat edebiliyorsunuz. Bu insanımıza olanın güvenidir. Komşularla sıfır politikasını anlatayım. Biz komşularla sıfır politikası derken halkına bomba atan bir rejimle tabii ki sorunlu olacağız. 17 ülkeyle büyük anlaşmalar imzaladık. 2002'de komşularla 12 milyar dolar. 2012'de 93 milyar dolar.Komşularla ticaret 9 kat arttı. Balkanlarla ile olan ticaretimiz 10 kat arttı.Türkiye artık bir enerji oyuncusudur. Bu yüzden üstümüze geliyorlar. Kuzey Irak'la yapılan enerji anlaşmaları ortada. Dışişleri Bakanlığı ve Ekonomi bakanlığın ortaklaşa hareket ediyor.Dış Politika'da Avrupa Birliği ile ilişkilerimiz vize mutabakatı anlaşması imzaladık. Biz bu anlaşmayı 16 Aralık'ta imzaladık. 17 Aralık'ta bu olay patladı. Sen neden 14 ay bekliyorsun? AB ile anlaşmamızdan 1 gün sonra bunu yapıyorlar. Başbakan Brüksel'e gidecekken Davutoğlu Cenevre 2'ye gidecekken Tır olayı patlıyor. Dünya Beşer Esed'in yaptığı işkenceyi konuşurken istediler ki; Türkiye'nin Cenevre'de ve AB'de eli güçsüz kalsın. Devlet buna tabii ki de izin vermedi. Devlet gerekli yerde tedbirini alır. İstendi ki; Başbakan'ın Brüksel ziyareti kötü geçsin. Tüm görüşmelere katılan birisi olarak şunu söyleyebilirim; biz kendimizi asla sorgulatmadık. Yaptığımız reformlarımızı biz kendi halkımız için yaptık.
ABD, bölge ülkelerine teknoloji transfer etmeye başlayan Aselsan'ın büyümesinden rahatsız oldu. Şirket son fabrikasını Kazakistan'da açmaya hazırlanırken Washington, finans devi Merrill Lynch üzerinden ambargo uygulayarak ilk kez açıktan tavır aldı.Türkiye'nin uzun menzilli füze sisteminde Çin firmasını (CPMIEC) tercih etmesi ABD ve Avrupa ülkelerinde endişe doğururken ASELSAN'ın bölgesel ve uluslararası atılımlarının önünü kesmek için harekete geçen ABD yönetimi birbirinden ilginç senaryoları devreye soktu.
Ulusal terörleri görmeye başladık. İsrail istihbaratı ile Esad rejiminin ortaklaşa düzenlediği Reyhanlı saldırısı aslında Ankara’da akparti binasına planlanmış. Güvenlik gerekçesiyle Reyhanlıya düzenlenmiş.
Kuzey Irak petrolü için Türkiye'yi devre dışı bırakacak 5 yeni hat projesinin uygulamaya çalıştılar. Bir takım unsurlar göz önüne alındığında bazı ülkeler her ne kadar istemese de enerji ticaretinde Türkiye'ye elleri mahkum!
Türkiye ile Kuzey ırak petrol anlaşmasını Amerika engellemek istiyor. Irak başbakanı ile kürt yönetimi arasında gerginlikler yaşandı. Türkiye’ye petrol akmasını hiç istemiyorlar.
Dünyaca ünlü Amerikalı ekonomist Perkins, “Faiz lobisi Türkiye'nin güçlenmesinden rahatsız. Türkiye hedefte.'' dedi."Lobiler Başbakan Erdoğan'a karşı güçbirliği yaptı" dedi. "Dünyada bazı organize gruplar var ve bu grupların amacı Türkiye'yi karmaşa içine gömmek. Türkiye'nin güçlenmesini istemiyorlar. Türkiye, Orta Doğu ve birçok ülke için model. Bölgede faaliyet gösteren büyük şirketler, bu şirketlerin teokrasisi ve gücü kontrol eden gruplar stratejik konuma sahip olan Türkiye'nin güçlenmesini istemiyor. Bölünmüşlük istiyorlar" dedi. Perkins, "Faiz lobisi bunu gerçekten sevecektir. Türkiye'nin politik olarak zayıf olması ve uluslararası arenada yer alamaması, ekmeklerine yağ sürecek. Karmaşa yaratmaya çalışıyorlar" diye konuştu.
Yargı darbesiyle AK Parti hükümetini devirmek için art arda operasyonlar yapan paralel yapının yüksek yargı üyesi hakim ve savcılara yönelik talimatlarını içeren ses kaydı ortaya çıktı. Başbakan Erdoğan'dan 'Uzun' diye söz edilen kayıtta "MOSSAD, CIA ve diğerleri Uzun'u götürmek istiyor" deniliyor. Kayıtta, AK Parti'nin seçimlerden galip gelmesi halinde yargı darbeleriyle götürülmesinin hedeflendiği şöyle dile getiriliyor: "Ok yaydan çıktı bir kere. Bu safhadan sonra geri dönüş 'yok olmamız' anlamına gelir. Onun için tüm imkanlar kullanılarak taarruz tek yoldur. Önümüze kim çıkarsa ezip geçeceğiz. Seçimlerde yüzde 65 ile bile gelseler, dosyalarla götürmek zorundayız. 44 yılda ördüğümüz hırkayı 'buyrun siz giyin' diyecek değiliz." Kayıtta, istenilen sonucun alınması için "Komünist, faşist, Alevi ve CHP'li farketmez herkesle ittifak edin" talimatı veriliyor.
ABD, bölge ülkelerine teknoloji transfer etmeye başlayan Aselsan'ın büyümesinden rahatsız oldu. Şirket son fabrikasını Kazakistan'da açmaya hazırlanırken Washington, finans devi Merrill Lynch üzerinden ambargo uygulayarak ilk kez açıktan tavır aldı.Türkiye'nin uzun menzilli füze sisteminde Çin firmasını (CPMIEC) tercih etmesi ABD ve Avrupa ülkelerinde endişe doğururken ASELSAN'ın bölgesel ve uluslararası atılımlarının önünü kesmek için harekete geçen ABD yönetimi birbirinden ilginç senaryoları devreye soktu.
Üçlü balkan zirvesi Türkiye’de yapıldı. Balkanlarda kalıcı barış için Türkiye devredeydi.
Küresel egemenler, Türkiye’de yeni doğmuş anlayışa bir cephe oluşturdu. Evrensel değerlere sahip çıkan Türkiye, Küresel yeni anlayışın aktörü oldu ama bu da küresel vesayetçilerin mücadelesini ortaya çıkardı. 17 aralıkla başlayan ekonomik ve soğuk savaş küresel vesayetin bir savaşıdır "Eğer Türkiye düşerse on yaşında İmam Hatib'e giden Ayşeler de, Ahmetler de düşer. Hama'da, Kahire'de umutlar söner. Türkiye düşerse, Arakan'ın, Gazze'nin bir sabah ufukta Osmanlı Donanması'nın geleceğine dair büyüttüğü hayaller de söner. Türkiye düşerse Âlem-i İslam da düşer." Türkiye düşerse evrensel değerler ve insanlık hareketi de düşer. Adalet ve barışta düşer.
ABD'de Türkiye'yi terörist ülke ilan etmeye yönelik çalışmalar yapılıyor. Amerika ve Avrupa’da medya ile Türkiyeyi karalama kampanyaları hızla sürecek.
Davutoğlu Türkiye'nin çok güçlü bir devlet olduğunun altını çizerken milletin iradesine sahip çıktıklarını söyledi. Biz Türk Bayrağı'nın dalgalandığı hiçbir yerden çıkmayacağız" dedi.
Tanzimat'tan bu yana, son on yıl gibi gelişmenin sağlandığı bir on yıl daha yoktur. Yüz yıl sonra bile tarihçiler bu dönemi, "Türkiye'nin toparlanma ve restorasyon dönemi" olarak yazacaktır.
ABD dolaylı yoldan Türkiye'ye 'dur' dedi, Başbakan Erdoğan ise bu çağrıya kulak asmadan 1,5 trilyon dolarlık İran pastasında Türk şirketlerin elini güçlendirecek hamleyi yaptı.Batılı ülkelerin Erdoğan'ın bu ziyaretinden rahatsız olduğunu ve  Amerika Hazine Bakanı Cohen'in ''İran'la ticaret yapılacak ama şimdi zamanı değil'' demesine rağmen Türkiye'nin bu hamlesinin çok doğru oldu."Bu söylem Erdoğan'ın İran ziyaretinden önce söylendi. Bir nevi Başbakan Erdoğan'a 'dur' dendi. Ambargo süreci içerisinde Türkiye'nin ve Halkbank'ın ayrıcalıklı yeri olduğu için ciddi rahatsızlardı. O yüzden önümüzdeki süreçte İran'da kim aslan payını koparacak. Türk sermayesi mi? Batı sermayesi mi? Batı ile Türk sermayesi arasında çok ciddi çarpışma olacak. Yeni bir çekişme alanı doğacak." Erdoğan’ın ziyareti çok akıllıca oldu.
'Erdoğan kırmızı çizgileri geçti. Dünyanın egemenlerinin, reel politik kurallarını çiğnedi, dediklerini yapmadı. Artık onun için çok geç. Doğrunun ne olduğunu hiçbir önemi yok. Dünyanın kuralları değişmez. Kardan olmaksa, bir adamı kurban etmek evladır. Kurtarın kendinizi, bu tarafa geçin.'Ama gerçek şu ki, bu durum Erdoğan'ın şahsi akıbetinden ziyade, bizimle ilgili tarihi bir karar anı. Ama ne Anadolu halkı ne de yeryüzündeki mazlumlar yenik düşecektir. Küresel egemenlerin çıkarları için doğruları söylemekten çekinmeyeceğiz.
Erdoğan 2014 yılının ilk aylarında gerçekleştirdiği Japonya, İran, Bürüksel ve Almanya ziyaretleri tarihi antlaşmalara ve kritik hamlelere neden oldu. Zamanında mükemmel adımlar atıldı. Tanrı yarını bugünle dizayn ediyor.
Paralel yapı saf değiştirdi. Türkiye’nin gündemini yöneten, kasetler yapan, medya haberleri organize eden, yargıya yön veren davalar açan bu paralel yapının temeli cemaat gibi görünse de cemaatin birlikteliğini kullanan daha güçlü küresel güce hizmet eden bir yapıdır. Önce Erdoğan ve AKP’nin tarafında olan bu yapı 2014’de saf değiştirmiştir. Suriye, mısır ve diğer kıtalarda yaşananlardan sonra saf değiştiren paralel yapı hükümeti hedef alarak yolsuzluk ve çeşitli suçlamalarla hareket etmiştir.

 
Emeğine yüreğine sağlık.. Güzel paylaşımın ve emeğin için teşekkürler
 
emeginize saglik güzel paylasim için tesekkürler
 
Geri
Üst Alt