Didenur
FCTS Üye
- Katılım
- 31 Ocak 2014
- Mesajlar
- 82
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
1. Sabah namazını kılan, Allah'ın garantisindedir
Sabah namazı, günün ilk imtihanı, ilk ibadetidir. Dolayısıyla güne iyi başlayıp ilk imtihanı başarmalısınız ki, diğer imtihan ve tehlikelere karşı daha güçlü ve donanımlı olasınız.
Nitekim Peygamberimiz (a.s.m.), "Kim sabah namazını kılarsa, Allah'ın garantisi altındadır." (Kütüb-i Sitte, c.17, s.541) buyurarak bu gerçeği belirtmiyor mu?
Sabah namazını kılarak, güne "Allah'ın garantisi" altında başlayan bir mü'min, artık ertesi güne kadar karşılaşacağı mücadele ve tehlikelerde büyük bir güven ve güç sahibidir.
Bir insan güne nasıl başlarsa, genellikle geceye kadar öyle devam eder. Güne iyi başlayan, nefis ve şeytana karşı giriştiği savaşta zafer kazanan bir mü'min yatıncaya kadar başarılı olacaktır.
2. Sabah namazının sünneti bile dünyadan hayırlı
Sabah namazı o kadar önemlidir ki, onun sünneti bile teheccüd namazından sonra en kuvvetli sünnettir. Hadiste,
"Sizi atlılar kovalayacak bile olsa sabah namazının iki rekât sünnetini terk etmeyin.",
"O, dünyanın tamamından hayırlıdır." buyrulmuştur. (Kütüb-i Sitte, c.8, s.424)
Acaba sabah namazına engel gibi gösterilen hangi bahane, bir insanı düşmanların kovalamasından daha tehlikeli ve dünyanın tümünden daha değerli olabilir?
Namaza bahane gösterdiğimiz hangi sıkıntı, hangi tehlike, bizi düşmanların kovalaması kadar korkunç olabilir?
Bu durumda bile sabah namazını kılmamız emrediliyor. Çünkü, her şeyin sahibi Allah'tır. Onun emri yapıldıktan sonra hiçbir tehlike bize zarar veremez. Verse bile, görünüşte dünyamız yıkılmış, ama ahiretimiz kurtulmuş olur.
Faniyi verip bakîyi kazanan zarar eder mi?
3. Hz. Ömer (ra) yaralıyken bile sabah namazını kıldı
Peygamberimizin (a.s.m.) güzide sahabeleri namaza öylesine önem verirlerdi ki, onun uğrunda hiçbir engel tanımaz, savaş, yaralanma, ölüm bile vız gelirdi.
Dünyada iken cennetle müjdelenenlerden Hz. Ömer (r.a.), kanlı bir suikaste uğramıştı. Yarasından kanlar akarken sabah namazını kılmış, namazı terk etmeyi aklından bile geçirmemişti.
Yine Hendek Savaşında yaralanan Sa'd bin Rebi (r.a.) için mescidin içinde çadır kurulmuş, kanları akarken orada namazını kılmış ve bu hal üzere vefat etmişti.
Şu müthiş olaya bakın:
Peygamberimiz (a.s.m.) ve ashabı Zâturrikâ' Gazvesine çıkmışlardı. Bir yerde mola verildi ve Peygamberimiz Abbâd bin Bişr (r.a.) ile Ammar bin Yasir'i (r.a.) bir geçidin girişine nöbetçi tayin etti.
Bu iki zat geçidin ağzına gelince Ammar yattı, Abbâd ise namaz kılmaya başladı.
Onları izleyen bir müşrik, namaz kılan Abbâd'ın silüetini görünce derhal bir ok attı ve ok eliyle koymuşçasına hedefini buldu. Ancak Hz. Abbâd, oku eliyle çıkarıp namaz kılmaya devam etti. Müşrik onun namaz kılmaya devam ettiğini görünce okun isabet etmediğini sanarak tekrar ok attı. Derken üçüncü kez ok attı. Çünkü Abbâd namaz kılmaya devam ediyordu. Bir müddet sonra arkadaşı uyandı. Müşrik onların iki kişi olduklarını görünce kaçtı.
Ammar, arkadaşından akan kanları görünce:
"Sübhanellah! Sana ilk oku atınca beni niye uyandırmadın?" diye sordu.
Abbâd'ın verdiği cevaba dikkat edin kardeşlerim:
"Öyle bir sure okuyordum ki, kesmek istemedim." (Kütüb-i Sitte, c.10, s.199)
Bu nasıl imandır, bu ne muhteşem teslimiyettir ki, vücuduna saplanan okları, bir iğneden farksız görüyor?
İşte sahabenin dünyasında namazdan daha önemli bir ibadet, ondan daha değerli bir davranış yoktu. Onun uğruna canlarını, mallarını, her şeylerini feda etmekten çekinmezlerdi.
Sabah namazı, günün ilk imtihanı, ilk ibadetidir. Dolayısıyla güne iyi başlayıp ilk imtihanı başarmalısınız ki, diğer imtihan ve tehlikelere karşı daha güçlü ve donanımlı olasınız.
Nitekim Peygamberimiz (a.s.m.), "Kim sabah namazını kılarsa, Allah'ın garantisi altındadır." (Kütüb-i Sitte, c.17, s.541) buyurarak bu gerçeği belirtmiyor mu?
Sabah namazını kılarak, güne "Allah'ın garantisi" altında başlayan bir mü'min, artık ertesi güne kadar karşılaşacağı mücadele ve tehlikelerde büyük bir güven ve güç sahibidir.
Bir insan güne nasıl başlarsa, genellikle geceye kadar öyle devam eder. Güne iyi başlayan, nefis ve şeytana karşı giriştiği savaşta zafer kazanan bir mü'min yatıncaya kadar başarılı olacaktır.
2. Sabah namazının sünneti bile dünyadan hayırlı
Sabah namazı o kadar önemlidir ki, onun sünneti bile teheccüd namazından sonra en kuvvetli sünnettir. Hadiste,
"Sizi atlılar kovalayacak bile olsa sabah namazının iki rekât sünnetini terk etmeyin.",
"O, dünyanın tamamından hayırlıdır." buyrulmuştur. (Kütüb-i Sitte, c.8, s.424)
Acaba sabah namazına engel gibi gösterilen hangi bahane, bir insanı düşmanların kovalamasından daha tehlikeli ve dünyanın tümünden daha değerli olabilir?
Namaza bahane gösterdiğimiz hangi sıkıntı, hangi tehlike, bizi düşmanların kovalaması kadar korkunç olabilir?
Bu durumda bile sabah namazını kılmamız emrediliyor. Çünkü, her şeyin sahibi Allah'tır. Onun emri yapıldıktan sonra hiçbir tehlike bize zarar veremez. Verse bile, görünüşte dünyamız yıkılmış, ama ahiretimiz kurtulmuş olur.
Faniyi verip bakîyi kazanan zarar eder mi?
3. Hz. Ömer (ra) yaralıyken bile sabah namazını kıldı
Peygamberimizin (a.s.m.) güzide sahabeleri namaza öylesine önem verirlerdi ki, onun uğrunda hiçbir engel tanımaz, savaş, yaralanma, ölüm bile vız gelirdi.
Dünyada iken cennetle müjdelenenlerden Hz. Ömer (r.a.), kanlı bir suikaste uğramıştı. Yarasından kanlar akarken sabah namazını kılmış, namazı terk etmeyi aklından bile geçirmemişti.
Yine Hendek Savaşında yaralanan Sa'd bin Rebi (r.a.) için mescidin içinde çadır kurulmuş, kanları akarken orada namazını kılmış ve bu hal üzere vefat etmişti.
Şu müthiş olaya bakın:
Peygamberimiz (a.s.m.) ve ashabı Zâturrikâ' Gazvesine çıkmışlardı. Bir yerde mola verildi ve Peygamberimiz Abbâd bin Bişr (r.a.) ile Ammar bin Yasir'i (r.a.) bir geçidin girişine nöbetçi tayin etti.
Bu iki zat geçidin ağzına gelince Ammar yattı, Abbâd ise namaz kılmaya başladı.
Onları izleyen bir müşrik, namaz kılan Abbâd'ın silüetini görünce derhal bir ok attı ve ok eliyle koymuşçasına hedefini buldu. Ancak Hz. Abbâd, oku eliyle çıkarıp namaz kılmaya devam etti. Müşrik onun namaz kılmaya devam ettiğini görünce okun isabet etmediğini sanarak tekrar ok attı. Derken üçüncü kez ok attı. Çünkü Abbâd namaz kılmaya devam ediyordu. Bir müddet sonra arkadaşı uyandı. Müşrik onların iki kişi olduklarını görünce kaçtı.
Ammar, arkadaşından akan kanları görünce:
"Sübhanellah! Sana ilk oku atınca beni niye uyandırmadın?" diye sordu.
Abbâd'ın verdiği cevaba dikkat edin kardeşlerim:
"Öyle bir sure okuyordum ki, kesmek istemedim." (Kütüb-i Sitte, c.10, s.199)
Bu nasıl imandır, bu ne muhteşem teslimiyettir ki, vücuduna saplanan okları, bir iğneden farksız görüyor?
İşte sahabenin dünyasında namazdan daha önemli bir ibadet, ondan daha değerli bir davranış yoktu. Onun uğruna canlarını, mallarını, her şeylerini feda etmekten çekinmezlerdi.