halukgta
Onursal Üye
- Katılım
- 20 Ocak 2014
- Mesajlar
- 260
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
Günümüz de bizler, İslam ı nasıl anlamaya çalışıyor ve yaşıyoruz hiç düşündünüz mü? Kendimizden bir emek harcıyor da Kurâan ın rehberliğinden faydalanıyor muyuz dersiniz? Bu soruyu önce kendimize soralım. Alacağımız cevap çok önemli. Eğer kendimiz bir çaba göstermiyor da, Rabbin rehberinde neler yazıyor hiç farkında değilsek, sanırım gittiğimiz yolun Allahın doğru yolu olduğunu bilemeyiz.
Bizlere, sen okusan da Kurâan dan anlayamazsın denmişte, bizler onlara inanmışsak, zaten Kurâan ile temasımız kesilmiş demektir. Kurâan ı anlayarak okumak günahtır diyorlarsa, şunu sakın unutmayınız, birileri bizden bir şeyler saklıyor demektir. Allah sizleri bu kitaptan hesaba çekeceğim diyorsa, Rabbim anlaşılması zor bir kitap asla göndermez. Yemin ederek birçok kez tekrarlayıp, bu kitabı sizler için kolaylaştırdım diyorsa Rabbim, gelin beşerin sözlerine değil, RABBİN SÖZLERİNE İNANALIM.
Bizler günümüzde ne yazık ki, İslam dinini Kurâan dan değil, geçmiş çağlarda insanların Kurâan dan ne anladıklarını okuyarak anlamaya çalışıyoruz. Rabbim her çağa hitap eden bir rehber göndermiş ise, bu kitabın, rehberin anlatmak istediklerini de yine yaşadığımız çağa göre, yaşadığımız şartların getirdiği sorunların paralelinde, onu anlamamız gerekmektedir.
Sizlere bu konu ile ilgili çok güzel değerlendirmesi olan, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim üyesi olan, Prof. Dr. Yunus Vehbi YAVUZ Hocanın, bir yazısından alıntı yapmak istiyorum. Gerçekten günümüzde bizler, İslam dinini nasıl anlamaya çalışıyoruz ve nasıl bir yol izliyoruz, bu konuda bana göre çok yerinde, isabetli tespitlerini hiç yorum yapmadan sizlere naklederek, faydalanacağınızı umuyorum.
( Kanımca, Kurâanâı anlamak, onun engin mesajlarını algılamak bugün ve her gün yaşayan insanların en önemli meselesidir. Çünkü Kurâan sadece Müslümanlara değil, tüm insanlara gönderilmiş ilahî bir kitaptır. Fakat özellikle ona inanan Müslümanların çağa göre ondan mesaj alması çok büyük bir önem arz ediyor.
Biz geleneksel bir anlayış çerçevesinde Kurâanâı bugün anlamıyoruz, belki bizden öncekilerin ondan ne anladıklarını anlamaya çalışıyoruz; yine biz Kurâanâdan yararlanmıyoruz, belki öncekilerin yararlandıklarından yararlanmaya çalışıyoruz. Bunun anlamı şudur: Biz Kurâanâı çağımıza göre anlamıyoruz, ondan yararlanmıyoruz. Başka bir ifade ile biz Kurâanâı anlamıyoruz, onu başkalarının kafası ile anlıyoruz, yani düşünmeksizin anlamaya çalışıyoruz. Başkalarının Kurâanâı tarihte nasıl anladıklarını anlıyoruz da onun için anlayamıyoruz; başkalarının anlattıklarını anlatıyoruz da onun için anlatamıyoruz; onun için ondan yararlanamıyoruz.
Bunları anlamak da anlamaktır, yararlanmak da yararlanmaktır, fakat çağdaş bir anlama, çağdaş bir yararlanma değil, belki tarihteki olguların hikaye edilmesi, bugünün toplumlarının idrakine sunulmasıdır. Bunun pratikte büyük bir yararı olmasa da tarihî bir değeri vardır. Bundan ancak, ilim adamları istifade eder, değerlendirmeler yaparak günümüzde nasıl anlamamız gerektiği noktasında bizlere ışık tutar.
Oysa, Kurâanâı anlamak, onun anlattıklarını anlamaktır; onun verdiği mesajları almaktır, yoksa başkalarının aldığı mesajı almak, anladığını anlamak, ya da anlatmak değil. Kurâanâı anlamak onun mesajı ile çağ arasında kuvvetli bir bağ kurmaktır. İşte tefsir kitapları bize başkalarının Kurâanâdan ne anladıklarını anlatmakta; tefsir âlimlerinin yaşadıkları çağda Kurâanâdan anladıkları mesajı yansıtmaktadır.
Yine Kurâanâdan yararlanmak, öncekilerin yararlandıklarından yararlanmak değil, onun mesajlarını çağımızın ihtiyaçlarına göre aklederek ondan yararlanmaktır.
Kurtuluşu yakalayabilmek için, biz Kurâanâı ölülere değil, dirilere okumalıyız; ölmüş kalpleri Kurâanâın diriltici nefesleri ile diriltmeliyiz; biraz da bu ilahî mesajı kendimiz yararlanmak için, çağımızın sorunlarına çözüm aramak için okumalıyız. Asırlarca biz, Kurâanâı anlamadan çok okuduk, biraz da anlayarak okumaya çalışmalıyız. Bugüne kadar kul kitaplarını Allahâın kitabının önüne alarak hep onlardan yararlanmaya çalıştık, artık biraz da Allahâın Kitabını öne alarak ondan yararlanmaya çalışmalıyız. Bilmeliyiz ki, bizi ayağa kaldıracak olan kitap Kurâanâdır.
Kurâan kendini savunan kitaptır. Onun savunmaya , propagandaya, korunmaya ihtiyacı yoktur. Olsa olsa kullar Kurâanâın tanınmasına hizmet edebilirler. Kurâanâa hizmet çerçevesinde kul olarak bize düşen görev Kurâan ile toplum arasında oluşan duvarları yıkmak, Kurâan güneşi ile bu dünya hayatı arasındaki kara bulutları dağıtmaktan ibarettir. Tabiri caiz ise, bizim görevimiz, güneşi insanlara göstermektir, onu savunmak değil. Bunu yapabilirsek kendimizi bahtiyar sayabiliriz. )
Yukarıdaki gerçekler, günümüz İslam yaşamının apaçık tespitleridir. Bu güzel açıklamalarından dolayı, bu yazıyı kaleme alandan, Allah binlerce kez razı olsun. Rabbin ayetinde söylediği gibi, gözlerde perde yoksa gönül ve kulaklar mühürlü değilse, Kurâan ın ışığını, parıltısını kesinlikle görecektir kullarım diyor.
Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
Bizlere, sen okusan da Kurâan dan anlayamazsın denmişte, bizler onlara inanmışsak, zaten Kurâan ile temasımız kesilmiş demektir. Kurâan ı anlayarak okumak günahtır diyorlarsa, şunu sakın unutmayınız, birileri bizden bir şeyler saklıyor demektir. Allah sizleri bu kitaptan hesaba çekeceğim diyorsa, Rabbim anlaşılması zor bir kitap asla göndermez. Yemin ederek birçok kez tekrarlayıp, bu kitabı sizler için kolaylaştırdım diyorsa Rabbim, gelin beşerin sözlerine değil, RABBİN SÖZLERİNE İNANALIM.
Bizler günümüzde ne yazık ki, İslam dinini Kurâan dan değil, geçmiş çağlarda insanların Kurâan dan ne anladıklarını okuyarak anlamaya çalışıyoruz. Rabbim her çağa hitap eden bir rehber göndermiş ise, bu kitabın, rehberin anlatmak istediklerini de yine yaşadığımız çağa göre, yaşadığımız şartların getirdiği sorunların paralelinde, onu anlamamız gerekmektedir.
Sizlere bu konu ile ilgili çok güzel değerlendirmesi olan, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim üyesi olan, Prof. Dr. Yunus Vehbi YAVUZ Hocanın, bir yazısından alıntı yapmak istiyorum. Gerçekten günümüzde bizler, İslam dinini nasıl anlamaya çalışıyoruz ve nasıl bir yol izliyoruz, bu konuda bana göre çok yerinde, isabetli tespitlerini hiç yorum yapmadan sizlere naklederek, faydalanacağınızı umuyorum.
( Kanımca, Kurâanâı anlamak, onun engin mesajlarını algılamak bugün ve her gün yaşayan insanların en önemli meselesidir. Çünkü Kurâan sadece Müslümanlara değil, tüm insanlara gönderilmiş ilahî bir kitaptır. Fakat özellikle ona inanan Müslümanların çağa göre ondan mesaj alması çok büyük bir önem arz ediyor.
Biz geleneksel bir anlayış çerçevesinde Kurâanâı bugün anlamıyoruz, belki bizden öncekilerin ondan ne anladıklarını anlamaya çalışıyoruz; yine biz Kurâanâdan yararlanmıyoruz, belki öncekilerin yararlandıklarından yararlanmaya çalışıyoruz. Bunun anlamı şudur: Biz Kurâanâı çağımıza göre anlamıyoruz, ondan yararlanmıyoruz. Başka bir ifade ile biz Kurâanâı anlamıyoruz, onu başkalarının kafası ile anlıyoruz, yani düşünmeksizin anlamaya çalışıyoruz. Başkalarının Kurâanâı tarihte nasıl anladıklarını anlıyoruz da onun için anlayamıyoruz; başkalarının anlattıklarını anlatıyoruz da onun için anlatamıyoruz; onun için ondan yararlanamıyoruz.
Bunları anlamak da anlamaktır, yararlanmak da yararlanmaktır, fakat çağdaş bir anlama, çağdaş bir yararlanma değil, belki tarihteki olguların hikaye edilmesi, bugünün toplumlarının idrakine sunulmasıdır. Bunun pratikte büyük bir yararı olmasa da tarihî bir değeri vardır. Bundan ancak, ilim adamları istifade eder, değerlendirmeler yaparak günümüzde nasıl anlamamız gerektiği noktasında bizlere ışık tutar.
Oysa, Kurâanâı anlamak, onun anlattıklarını anlamaktır; onun verdiği mesajları almaktır, yoksa başkalarının aldığı mesajı almak, anladığını anlamak, ya da anlatmak değil. Kurâanâı anlamak onun mesajı ile çağ arasında kuvvetli bir bağ kurmaktır. İşte tefsir kitapları bize başkalarının Kurâanâdan ne anladıklarını anlatmakta; tefsir âlimlerinin yaşadıkları çağda Kurâanâdan anladıkları mesajı yansıtmaktadır.
Yine Kurâanâdan yararlanmak, öncekilerin yararlandıklarından yararlanmak değil, onun mesajlarını çağımızın ihtiyaçlarına göre aklederek ondan yararlanmaktır.
Kurtuluşu yakalayabilmek için, biz Kurâanâı ölülere değil, dirilere okumalıyız; ölmüş kalpleri Kurâanâın diriltici nefesleri ile diriltmeliyiz; biraz da bu ilahî mesajı kendimiz yararlanmak için, çağımızın sorunlarına çözüm aramak için okumalıyız. Asırlarca biz, Kurâanâı anlamadan çok okuduk, biraz da anlayarak okumaya çalışmalıyız. Bugüne kadar kul kitaplarını Allahâın kitabının önüne alarak hep onlardan yararlanmaya çalıştık, artık biraz da Allahâın Kitabını öne alarak ondan yararlanmaya çalışmalıyız. Bilmeliyiz ki, bizi ayağa kaldıracak olan kitap Kurâanâdır.
Kurâan kendini savunan kitaptır. Onun savunmaya , propagandaya, korunmaya ihtiyacı yoktur. Olsa olsa kullar Kurâanâın tanınmasına hizmet edebilirler. Kurâanâa hizmet çerçevesinde kul olarak bize düşen görev Kurâan ile toplum arasında oluşan duvarları yıkmak, Kurâan güneşi ile bu dünya hayatı arasındaki kara bulutları dağıtmaktan ibarettir. Tabiri caiz ise, bizim görevimiz, güneşi insanlara göstermektir, onu savunmak değil. Bunu yapabilirsek kendimizi bahtiyar sayabiliriz. )
Yukarıdaki gerçekler, günümüz İslam yaşamının apaçık tespitleridir. Bu güzel açıklamalarından dolayı, bu yazıyı kaleme alandan, Allah binlerce kez razı olsun. Rabbin ayetinde söylediği gibi, gözlerde perde yoksa gönül ve kulaklar mühürlü değilse, Kurâan ın ışığını, parıltısını kesinlikle görecektir kullarım diyor.
Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
Son düzenleme: