Neler yeni
  • ☼ FLaTCaST ELELE'YE FACEBOOK , RESMİM.NET , HIZLIRESİM.COM , TİNYPİC.COM , PİC-UPLOAD.DE , DİRECTUPLOAD.NET aracılığı ile resim, gif vb. görseller kesinlikle eklenmemesi önemle rica olunur. Eklendiği an görevli arkadaşlar tarafından silinecektir!!! ☼

PRoFeSSioNaL

Kurucu Başkan
Katılım
14 Ağu 2013
Mesajlar
2,855
Tepkime puanı
396
Puanları
83
Yaş
44
Web sitesi
www.flatcastelele.com
M.Ö. 3000 yıllarına kadar uzanan Fikirtepe Kalıntıları baz alındığında İstanbul, dünyanın en eski yerleşim mekânlarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır. 667 yılında Megaralı Byzansın Sarayburnuna yerleşimi bugünkü İstanbulu oluşturmuştur. M.S 11.yüzyılda şehir, Romalıların eline geçmesi ile birlikte, dünya kenti olma özelliği kazanır. Şehre ismini veren Constantinus, şehri yeniden planlayarak Roma İmparatorluğunun başkenti yapmıştır.
Roma İmparatorluğunun ikiye bölünmesinden sonra İstanbul Doğu Romanın
başkenti olarak kalmıştır.


İstanbulun Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilmesinden sonra ise Osmanlı İmparatorluğunun başkenti olmuştur. Bizans başkenti olan İstanbulun Romaya göre çoğulcu bir karakteri vardı çünkü doğu ile batının kesişme noktasında kurulmuştu.

Fetihten sonra Müslüman nüfusun kente yerleşmesi ile birlikte şehrin çoğulculuk karakteri daha derin bir anlam kazanmıştır. Bu tarihten sonra İstanbul bütün kültürlerin olduğu gibi bütün dinlerin de buluşma noktası haline gelmiştir.

Fatih Sultan Mehmet şehrin çoğulcu yaşantısına herhangi bir müdâhelede bulunmamış, çoğulculuğun gelişmesi için şehrin yerli nüfusunu korumuş, onların yaşama ve ibadet haklarını muhafaza etmiştir.

Fatih Sultan Mehmet Anadoludan, iç göç esasına göre, İstanbula yerleşimi teşvik etmiş, fetih esnasında elli bin olan nüfus kısa sürede iki yüz binlere yükselmiş, bugün İstanbullu dediğimiz insanların nüvesini de o gün İstanbula yerleşenler teşkil etmiş, binlerce yıldır İstanbulda yaşayan İstanbullularla kaynaşarak, bugünkü İstanbul kültürünün oluşmasına katkıda bulunmuşlardır.

İstanbulun gelişmesi sadece nüfus artışı ile sınırlı değildir. Bizzat Padişahnın direktifleriyle geniş imar faaliyetleri başlatılmış, yeni mekanlar ve bu yeni mekanlarda camiler, yollar, medreseler yapılmış, zamanla kendi içersinde bütünlüğü olan semtler ve mahalleler oluşturulmuştur. Hepsinden önemlisi imar faaliyetleri yürütülürken İstanbulun tabiatına azamî derecede dikkat edilmiştir. Sarayburnu, Sultanahmet silüetine bakılınca bu hassasiyet anlaşılır. Silüet doğal bir tepe gibidir, imar faaliyetlerinden dolayı çirkinleşmemiş, güzelleşmiştir.
İstanbulun fetih sonrasında iki yüz bin olan nüfusu Kanuniden sonra dörtyüz bine çıkmış, yüzyılın başında ise yapılan bir araştırmada, bu sayının, bir milyon civarında olduğu söylenmiştir. Bu nüfusun %50si Müslüman,%50si gayrimüslimlerden oluşmaktaydı. Azınlık nüfusu ise sırasıyla Rumlar, Ermeniler ve Yahudilerden oluşuyordu.


Tarihi İstanbulun kâbusu 1950li yıllarda başlayan göç olmuştur. Sanayileşme hamlesine kalkışan Türkiyenin lokomotifi (öncelikli sanayi merkezi) İstanbuldur artık. Fabrikaların işçi açığı Anadoludan karşılanmaya başlanınca göçle gelenlerin yerleşim talepleri ortaya çıkmış, bu talep o kadar hızlı ve yoğun olmuştur ki şehir yönetimi, kontrolü elden kaçırmıştır. M.Ö 3000 yılında kurulan İstanbulun tarihinde elli yıl çok az bir süredir, fakat nüfusu bir milyondan oniki milyona çıkmış İstanbula, her yıl bir Gaziantep şehri eklenmiştir.

Şehirlerin ,tarihi ve kültürel kimliklerinden dolayı,dönüştürme özellikleri vardır. yargısından yola çıkarsak bir şehre gelen insanlar, süreç içersinde, o şehrin bir parçası olurlar. İstanbula göçün baş döndürecek derecede çok olması, İstanbula göç edenlerin referans alacak ve davranışlarını özdeşleştirecek şehirli bulamamalarına sebep olmuştur, göç ile gelenler için ideal modeller kendilerinden birkaç yıl önce gelen, ekonomik anlamda imkân sahibi olmuş kişilerdir. İstanbul halkının tarihle ve tarihi dokuyla yabancılaşması, dünyanın gözbebeği olan bu şehrin harap olmasına neden olmuştur. Bu şehir, uzun yıllar talan edilecek bir arsa olarak görülmüştür.
Bugün, İstanbul, demografik anlamda doyuma ulaşmış, büyümenin son sınırına yaklaşmıştır, bundan böyle her yıl bir Gaziantep nüfusunu kendisine dahil edemez.


İstanbulun elli yıllık göç/yerleşim tarihinin son on yılı şehrin kendine gelme çabaları ile geçmiştir. Bugünkü şehir yönetimi, başlangıçta, baş edilemez gibi görülen alt yapı problemlerinin üstesinden gelineceğine kanaat getirmiştir. Temiz hava, su, yollar, arıtma tesisleri, kavşaklar, yeşil alan çalışmaları ve ağaçlandırma faaliyetleri modern batı şehirleri ile boy ölçüşecek niteliğe ulaşmıştır.

Sonuç olarak,kent dönüştürülmüşmüş sıra kentlinin dönüşmesine gelmiştir bunun yolu kentlilik bilincinden geçmektedir.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
emeğinize sağlık
 
emeginize saglik güzel paylasim için tesekkürler
 
Geri
Üst Alt