halukgta
Onursal Üye
- Katılım
- 20 Ocak 2014
- Mesajlar
- 260
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
1. Hadis nedir:
Hadis peygamberimizin söylediği söylenen sözleridir. Ona aitliği konusunda kesinlik yoktur, yani Zannidir. İçinde peygamberin sözünün bulunma ihtimali vardır. Hadislere içinde Peygambere (a.s.) ait sözlerin bulunması ihtimali olan metinler gözü ile bakılmalıdır.
2. Hadisler Zannidir:
Sebepleri:
1. Hadisler Kuran gibi Allahın koruması altında değildirler. Bu da hadisleri, şeytanın, nefsin, İslam düşmanlarının, dikkatsizliklerin, yanılmaların, iyi niyetli uydurmaların ve benzeri şeylerin etkisine açık bırakıyor.
2. Hadisleri ve onları rivayet eden kişileri değerlendiren hadis âlimleri masum değildirler, hatadan uzak değildirler. Bu âlimlerin hiçbirine vahiy gelmiyor, yaptıkları yanlışlar vahiyle düzeltilmiyordu. Dolayısıyla gösterdikleri çabalardan tam inanç elde edilemez. İnsanlar, daha Peygamber hayattayken, onun bir sözü söyleyip söylemediği, söylemişse şöylece bir anlama gelip gelmediği hususunda ihtilafa düşmüşlerdir.
Alimlerin yanılgılarının değişik şekilleri olabilir: örn.: hadisleri nakleden ravileri yanlış değerlendirmiş olabilirler. Güvenilir olmayan kişiler, -kusurları bilinmediğinden, tespit edilemediğinden, saklı kaldığından- güvenilir kabul edilmiş olabilir, âlimler ravilere aldanmış olabilirler. (Peygamberimiz de siz beni aldatabilirsiniz diyordu), çünkü insanların iç hallerini bilmek çok zor, ravi münafık olabilir (her şeyi bilen Allahtır, peygamberimiz de kendi çevresindeki münafıkları bilmiyordu)
Bir hadis âliminin zayıf saymadığı bir raviyi veya hadisi, diğer bir hadis âliminin zayıf sayması daima ihtimal dâhilindedir. Muhaddisler Buharinin 80 ravisini zayıf görmüşlerdir. Gerçekte bu sorun çok çetin bir sorundur. İnsanların iç hallerini bilmek mümkün değildir. Açık hatalar görülür ama gizlide yapılanlar bilinmez.
Cerh ve tadil âlimlerinin önde gelenlerinden olan Abdurrahman ibn Mehdiye göre güvenilir olan nice raviler vardır ki, Yahya b. Said el Kattana göre güvenilir değildirler. Oysa ravi tenkidinin temel danışma odakları bu iki şahıstır.
Örnek: Hakkında çelişkili hüküm verilenlerin en bariz örneklerinden biri de İkrimedir. Sahabe İbn Abbasın kölesi olan İkrime bazı hadis âlimleri tarafından yalancılık ve Harici görüşler benimsemekle, yöneticilerin ödüllerini kabul etmekle suçlanmış ve yalanından birçok örnek anlatılmıştır.
Mesela Tabiinden(sahabe sonrası nesil) Said b. Müseyyeb kölesi Bürde: İkrimenin İbn Abbasın üstüne yalan atması gibi sen de benim üstüme yalanlar atma dediği anlatılır. Bu zat İkrimenin birçok hadisini yalanlamıştır.
Kasım da:İkrime yalancıdır. Sabahleyin bir hadis söyler, akşamleyin onun tersini söyler. demiştir.
Bunların yanında İkrimeyi güvenilir, sağlam görenler de vardır. Taberi ona tam güvenmiş, tefsirini ve tarih kitabını onun aktardığı hadislerle doldurmuştur. Ahmed b. Hanbel, Yahya b. Main gibi hadisçiler de İkrimeyi sağlam görmüşlerdir.
Bundan dolayı Buhari onun sağlamlık tarafını yeğliyerek ondan bir çok hadis rivayet etmiştir. Müslim ise onun yalancılık tarafını daha kuvvetli bulmuş ve bir tek hadis dışında ondan hadis almamıştır. Hac konusunda ondan aldığı hadisi de Said b. Cübeyrden yaptığı rivayetle desteklemiştir.
Bu örneklerden olayın sübjektifliği, zanniliği ortaya çıkıyor.
3. Hadisleri rivayet eden kişiler(raviler) güvenilir de olsalar masum değildirler ve dolayısıyla yanılabilirler, hata yapabilirler, hadisi yanlış anlayabilirler, maksadının dışında anlayabilirler, unutabilirler, eksik, yanlış veya fazlalıkla rivayet edebilirler.
4. Raviler iyi niyetle hadis uydurmuş olabilirler, ki tarihte böyle hadislerin de uydurulduğu tespit edilmiştir. İmam Müslim Cerh alimi Yahya b. Said el Kattanın şu ifadesini rivayet eder:Salih kişileri hadiste olduğu kadar hiçbir şeyde yalancı görmedik.(Müslim, Sahih, (Mukaddime), C. I, S. 13) Bu noktadan bakıldığında da hadisin gerçekten iyi niyetle uydurulmadığının garantisinin verilemeyeceği ortaya çıkıyor, velev ki ravi bunu itiraf etsin.
5. Hadislerin söylendiği ortam, zaman ve zemin, muhatabın kimliği gibi şartlar da (sebebi vürud) önemlidir. Hadis kaynaklarında genelde bu bilgiler bulunmuyor. Hâlbuki bağlamından(Zusammenhang) kopartılan hiçbir söz yanlış anlaşılma riskinden muaf değildir. Resul karnınıza taş bağlayın demiştir. İçinde bulunduğu şartları düşünmeden bunu yaparsanız anlamsız bir hareket olur.
6. Hadisler Peygamberimizin vefatından çok sonraları yazıya geçirilmiştir. Bu zaman zarfında (150-200 sene boyunca) kulaktan kulağa ağızdan ağıza dolaşmışlardır. Bu kadar süre geçince bir sözü tam eksiksiz nakletmek, değişikliğe uğramadan nakletmek her zaman mümkün olmayabilir.
7. Yine hadis âlimlerinin ittifakla bildirdiklerine göre, hadislerin kelimeleri /lafızları Peygambere ait olmayıp, sadece Peygambere ait manaları hadis ravileri tarafından lafızlandırılmış şeklidir, yani kendi kelimeleriyle, ifadeleriyle aktarmışlar. Raviler o sözü, kendi anladıkları biçimde ve kendi sözleriyle anlatmışlardır. İkinci duyan da aynı ölçü ile hareket ederse, Peygamberin sözünün 200 yıl sonrasına kadar ne derece tam onun söylediği biçimde gitmiş olur? Bundan dolayı peygamberden nakledilen sözler arasına bilerek veya bilmeyerek pek çok başka sözler ve düşünceler karışmış olabilir. Bu hiç bir hadisin tam olarak ve aslına uygun olarak gelmediği anlamına gelmez. Söylenmek istenen nesilden nesile yapılan manaca sözlü aktarımlar hadislerin anlamlarını değişik şekillere dönüştürebiliyor. Bu da hadislerin zanni oluşuna delalet ediyor.
Onun için Süfyan Sevri: Eğer size anlattıklarımı kalıp olarak anlatsam, bir tek hadis bile anlatamam demiştir.
Kendi naklettiği hadislerin Mervanın emri ile yazıya aktarıldığını duyan sahabeden Zeyd b. Sabit: Ne biliyorsunuz, belki size söylediğim şey, benim anlattığım gibi değildir. der ve kızar.
3. Yapılan hadis tanımının doğru olduğunu gösteren sahabeye kadar dayandırılan örnekler vardır:
Ebu Amr eş Şeybani anlatıyor: İbn. Mesudun yanında bir yıl§ kaldım. Hadis rivayet ederken Peygamber buyurdu demezdi. Eğer bu ifadeyi kullanırsa Onu bir titreme alırdı ve Peygamber böyle veya bu mealde buyurdu derdi.
Bu rivayetten İ. Mesudun hadis rivayeti konusunda ne kadar titiz ve dikkatli olduğu ortaya çıkıyor. İ. Mesudun sahabe yani peygamberin sözlerini bizzat dinlediği unutulmamalı. O bile peygamber sözü demiyorsa ondan sonra gelenler acaba nasıl bir titizlik göstermeleri gerekir. (Tevhid ve Değişim, C. Vatandaş, S. 86)
İbn Ebi Leylanın Zeyd b. Erkamın yanına gidip de bize§ hadis rivayet etmesini istediğimizde Artık biz yaşlandık ve unuttuk. Resulden hadis rivayet etmek çok güç bir iştir. cevabını alırdık sözleri de bu anlatılan sahabenin de konuyla ilgili tavrını gösteriyor. (a.g.e., s. 87)
Hadis yazmayı hoş karşılamayan İ. Abbasın sadece 20 civarında hadis§ rivayet etmesine karşılık, fetvalarının ciltlerce kitap doldurması ve bu nedenle miras olarak bir hayvan yükü kitap bırakmış olması da anlamlıdır.
Tabiinin büyüklerinden olan İbrahim en Nehai (Ebu Hanifenin hocasıdır)§ sadece bir hadis rivayet eder ve bunun üzerine Hz. Peygamberden bundan başka hadis ezberlemedin mi? diyenlere, Evet ezberledim. Ama Abdullah şöyle dedi Alkame böyle dedi demek bana daha sevimli geliyor cevabını verir.
Başka bir tabiin büyüğü olan Şabi: Hadisi Hz. Peygamberden başkasına nispet, bana daha sevimlidir. Eğer hadiste noksanlık veya fazlalık olursa Hz. Peygamberden başkasına ait olmuş olacaktır diyerek, konunun esasını açıklar.
4. Hadisler Toptan Reddedilemez:
Resulullahın, Allahın ortağı olmadığına inanarak, akıllıca davranıp hadisleri ne toptan reddetmek, ne de toptan doğru kabul etmeliyiz. Zaten bu işle ilgilenen imamlar da böyle yapmışlardır. Biz kolaycılığa kaçmamalıyız. Toptan kabul de toptan reddedicilik de kolaycılıktır. Bunun için bize intikal eden rivayetleri çok iyi bir süzgeçten geçirmemiz gerekir. Kuran ışığında ne denli sağlam olduğuna bakmalıyız. Bu işte yanılabiliriz de. Bizden öncekiler de yanılmışlardır. Yanılmayan yalnız ALLAHTIR.
Bir çuvalda çürük bir patates var diye bütün çuval atılmaz, ayıklanır. Aynısını biz de yapmak zorundayız, çünkü aklen de bütün hadislerin uydurma olması mümkün değil.
Güvenilir de olsa, hiç bir ravinin hataya düşmekten korunmuş (masum) olmadığı hatırdan çıkarılmamalıdır. Kişi rivayeti olan sözler inanç temeli yapılamaz. Çünkü kişinin iç dünyasını bilmek çok zor. Aslında şu ayet her şeyi çok daha iyi anlatıyor.
(İsra sur. 84.ayet; De ki: "Herkes, kendi varlık yapısına uygun iş görür. Yolca daha doğru gidenin kim olduğunu Rabbiniz daha iyi bilir.)
Saygılarımla
NOT: Alıntıdır
Hadis peygamberimizin söylediği söylenen sözleridir. Ona aitliği konusunda kesinlik yoktur, yani Zannidir. İçinde peygamberin sözünün bulunma ihtimali vardır. Hadislere içinde Peygambere (a.s.) ait sözlerin bulunması ihtimali olan metinler gözü ile bakılmalıdır.
2. Hadisler Zannidir:
Sebepleri:
1. Hadisler Kuran gibi Allahın koruması altında değildirler. Bu da hadisleri, şeytanın, nefsin, İslam düşmanlarının, dikkatsizliklerin, yanılmaların, iyi niyetli uydurmaların ve benzeri şeylerin etkisine açık bırakıyor.
2. Hadisleri ve onları rivayet eden kişileri değerlendiren hadis âlimleri masum değildirler, hatadan uzak değildirler. Bu âlimlerin hiçbirine vahiy gelmiyor, yaptıkları yanlışlar vahiyle düzeltilmiyordu. Dolayısıyla gösterdikleri çabalardan tam inanç elde edilemez. İnsanlar, daha Peygamber hayattayken, onun bir sözü söyleyip söylemediği, söylemişse şöylece bir anlama gelip gelmediği hususunda ihtilafa düşmüşlerdir.
Alimlerin yanılgılarının değişik şekilleri olabilir: örn.: hadisleri nakleden ravileri yanlış değerlendirmiş olabilirler. Güvenilir olmayan kişiler, -kusurları bilinmediğinden, tespit edilemediğinden, saklı kaldığından- güvenilir kabul edilmiş olabilir, âlimler ravilere aldanmış olabilirler. (Peygamberimiz de siz beni aldatabilirsiniz diyordu), çünkü insanların iç hallerini bilmek çok zor, ravi münafık olabilir (her şeyi bilen Allahtır, peygamberimiz de kendi çevresindeki münafıkları bilmiyordu)
Bir hadis âliminin zayıf saymadığı bir raviyi veya hadisi, diğer bir hadis âliminin zayıf sayması daima ihtimal dâhilindedir. Muhaddisler Buharinin 80 ravisini zayıf görmüşlerdir. Gerçekte bu sorun çok çetin bir sorundur. İnsanların iç hallerini bilmek mümkün değildir. Açık hatalar görülür ama gizlide yapılanlar bilinmez.
Cerh ve tadil âlimlerinin önde gelenlerinden olan Abdurrahman ibn Mehdiye göre güvenilir olan nice raviler vardır ki, Yahya b. Said el Kattana göre güvenilir değildirler. Oysa ravi tenkidinin temel danışma odakları bu iki şahıstır.
Örnek: Hakkında çelişkili hüküm verilenlerin en bariz örneklerinden biri de İkrimedir. Sahabe İbn Abbasın kölesi olan İkrime bazı hadis âlimleri tarafından yalancılık ve Harici görüşler benimsemekle, yöneticilerin ödüllerini kabul etmekle suçlanmış ve yalanından birçok örnek anlatılmıştır.
Mesela Tabiinden(sahabe sonrası nesil) Said b. Müseyyeb kölesi Bürde: İkrimenin İbn Abbasın üstüne yalan atması gibi sen de benim üstüme yalanlar atma dediği anlatılır. Bu zat İkrimenin birçok hadisini yalanlamıştır.
Kasım da:İkrime yalancıdır. Sabahleyin bir hadis söyler, akşamleyin onun tersini söyler. demiştir.
Bunların yanında İkrimeyi güvenilir, sağlam görenler de vardır. Taberi ona tam güvenmiş, tefsirini ve tarih kitabını onun aktardığı hadislerle doldurmuştur. Ahmed b. Hanbel, Yahya b. Main gibi hadisçiler de İkrimeyi sağlam görmüşlerdir.
Bundan dolayı Buhari onun sağlamlık tarafını yeğliyerek ondan bir çok hadis rivayet etmiştir. Müslim ise onun yalancılık tarafını daha kuvvetli bulmuş ve bir tek hadis dışında ondan hadis almamıştır. Hac konusunda ondan aldığı hadisi de Said b. Cübeyrden yaptığı rivayetle desteklemiştir.
Bu örneklerden olayın sübjektifliği, zanniliği ortaya çıkıyor.
3. Hadisleri rivayet eden kişiler(raviler) güvenilir de olsalar masum değildirler ve dolayısıyla yanılabilirler, hata yapabilirler, hadisi yanlış anlayabilirler, maksadının dışında anlayabilirler, unutabilirler, eksik, yanlış veya fazlalıkla rivayet edebilirler.
4. Raviler iyi niyetle hadis uydurmuş olabilirler, ki tarihte böyle hadislerin de uydurulduğu tespit edilmiştir. İmam Müslim Cerh alimi Yahya b. Said el Kattanın şu ifadesini rivayet eder:Salih kişileri hadiste olduğu kadar hiçbir şeyde yalancı görmedik.(Müslim, Sahih, (Mukaddime), C. I, S. 13) Bu noktadan bakıldığında da hadisin gerçekten iyi niyetle uydurulmadığının garantisinin verilemeyeceği ortaya çıkıyor, velev ki ravi bunu itiraf etsin.
5. Hadislerin söylendiği ortam, zaman ve zemin, muhatabın kimliği gibi şartlar da (sebebi vürud) önemlidir. Hadis kaynaklarında genelde bu bilgiler bulunmuyor. Hâlbuki bağlamından(Zusammenhang) kopartılan hiçbir söz yanlış anlaşılma riskinden muaf değildir. Resul karnınıza taş bağlayın demiştir. İçinde bulunduğu şartları düşünmeden bunu yaparsanız anlamsız bir hareket olur.
6. Hadisler Peygamberimizin vefatından çok sonraları yazıya geçirilmiştir. Bu zaman zarfında (150-200 sene boyunca) kulaktan kulağa ağızdan ağıza dolaşmışlardır. Bu kadar süre geçince bir sözü tam eksiksiz nakletmek, değişikliğe uğramadan nakletmek her zaman mümkün olmayabilir.
7. Yine hadis âlimlerinin ittifakla bildirdiklerine göre, hadislerin kelimeleri /lafızları Peygambere ait olmayıp, sadece Peygambere ait manaları hadis ravileri tarafından lafızlandırılmış şeklidir, yani kendi kelimeleriyle, ifadeleriyle aktarmışlar. Raviler o sözü, kendi anladıkları biçimde ve kendi sözleriyle anlatmışlardır. İkinci duyan da aynı ölçü ile hareket ederse, Peygamberin sözünün 200 yıl sonrasına kadar ne derece tam onun söylediği biçimde gitmiş olur? Bundan dolayı peygamberden nakledilen sözler arasına bilerek veya bilmeyerek pek çok başka sözler ve düşünceler karışmış olabilir. Bu hiç bir hadisin tam olarak ve aslına uygun olarak gelmediği anlamına gelmez. Söylenmek istenen nesilden nesile yapılan manaca sözlü aktarımlar hadislerin anlamlarını değişik şekillere dönüştürebiliyor. Bu da hadislerin zanni oluşuna delalet ediyor.
Onun için Süfyan Sevri: Eğer size anlattıklarımı kalıp olarak anlatsam, bir tek hadis bile anlatamam demiştir.
Kendi naklettiği hadislerin Mervanın emri ile yazıya aktarıldığını duyan sahabeden Zeyd b. Sabit: Ne biliyorsunuz, belki size söylediğim şey, benim anlattığım gibi değildir. der ve kızar.
3. Yapılan hadis tanımının doğru olduğunu gösteren sahabeye kadar dayandırılan örnekler vardır:
Ebu Amr eş Şeybani anlatıyor: İbn. Mesudun yanında bir yıl§ kaldım. Hadis rivayet ederken Peygamber buyurdu demezdi. Eğer bu ifadeyi kullanırsa Onu bir titreme alırdı ve Peygamber böyle veya bu mealde buyurdu derdi.
Bu rivayetten İ. Mesudun hadis rivayeti konusunda ne kadar titiz ve dikkatli olduğu ortaya çıkıyor. İ. Mesudun sahabe yani peygamberin sözlerini bizzat dinlediği unutulmamalı. O bile peygamber sözü demiyorsa ondan sonra gelenler acaba nasıl bir titizlik göstermeleri gerekir. (Tevhid ve Değişim, C. Vatandaş, S. 86)
İbn Ebi Leylanın Zeyd b. Erkamın yanına gidip de bize§ hadis rivayet etmesini istediğimizde Artık biz yaşlandık ve unuttuk. Resulden hadis rivayet etmek çok güç bir iştir. cevabını alırdık sözleri de bu anlatılan sahabenin de konuyla ilgili tavrını gösteriyor. (a.g.e., s. 87)
Hadis yazmayı hoş karşılamayan İ. Abbasın sadece 20 civarında hadis§ rivayet etmesine karşılık, fetvalarının ciltlerce kitap doldurması ve bu nedenle miras olarak bir hayvan yükü kitap bırakmış olması da anlamlıdır.
Tabiinin büyüklerinden olan İbrahim en Nehai (Ebu Hanifenin hocasıdır)§ sadece bir hadis rivayet eder ve bunun üzerine Hz. Peygamberden bundan başka hadis ezberlemedin mi? diyenlere, Evet ezberledim. Ama Abdullah şöyle dedi Alkame böyle dedi demek bana daha sevimli geliyor cevabını verir.
Başka bir tabiin büyüğü olan Şabi: Hadisi Hz. Peygamberden başkasına nispet, bana daha sevimlidir. Eğer hadiste noksanlık veya fazlalık olursa Hz. Peygamberden başkasına ait olmuş olacaktır diyerek, konunun esasını açıklar.
4. Hadisler Toptan Reddedilemez:
Resulullahın, Allahın ortağı olmadığına inanarak, akıllıca davranıp hadisleri ne toptan reddetmek, ne de toptan doğru kabul etmeliyiz. Zaten bu işle ilgilenen imamlar da böyle yapmışlardır. Biz kolaycılığa kaçmamalıyız. Toptan kabul de toptan reddedicilik de kolaycılıktır. Bunun için bize intikal eden rivayetleri çok iyi bir süzgeçten geçirmemiz gerekir. Kuran ışığında ne denli sağlam olduğuna bakmalıyız. Bu işte yanılabiliriz de. Bizden öncekiler de yanılmışlardır. Yanılmayan yalnız ALLAHTIR.
Bir çuvalda çürük bir patates var diye bütün çuval atılmaz, ayıklanır. Aynısını biz de yapmak zorundayız, çünkü aklen de bütün hadislerin uydurma olması mümkün değil.
Güvenilir de olsa, hiç bir ravinin hataya düşmekten korunmuş (masum) olmadığı hatırdan çıkarılmamalıdır. Kişi rivayeti olan sözler inanç temeli yapılamaz. Çünkü kişinin iç dünyasını bilmek çok zor. Aslında şu ayet her şeyi çok daha iyi anlatıyor.
(İsra sur. 84.ayet; De ki: "Herkes, kendi varlık yapısına uygun iş görür. Yolca daha doğru gidenin kim olduğunu Rabbiniz daha iyi bilir.)
Saygılarımla
NOT: Alıntıdır