İNSANLIK TARİHİNDE BİLİNÇ DEĞİŞİMİ
Vahiy kitabında Armageddon anlatılır. Armageddon savaşı Tanrı ile şeytan arasında gerçekleşir. Dünya egemenliği şeytandadır ve tanrının halkına zulmedilmektedir. Armegeddon savaşında dünya egemenliğine sahip olan şeytanın tanrının halkına zulmetmesi sonucu Tanrısal kaynaklı harabiyetler yaşanır. Müslümanların, mazlum halkların küresel egemenlerin baskısı altında öldürülmesiyle Armegeddon başlar. Bir tarafta öldürülen mazlum halklar bir tarafta afetlerden kurtulamayan zalim halklar vardır.Armageddon da gerçekleşmesi gereken bir olay Büyük Babil'in yok edilmesidir. Vahiy kitabında söz edilen "Büyük Kent"in "Büyük Babilin günümüzde ABD olduğu anlaşılır. Büyük Babil için aynı zamanda "Fahişe-Dünya fahişelerinin anası" ifadesi kullanılır. Buna göre Büyük Kent, Büyük Babil ve Fahişe aynı şeydir. Yani dünyaya egemen olan inançsızların bozgunculukla dünyaya sahip olma çabasıdır. Buradaki fahişe Dünya için her türlü kötü yolu seçmiş olan anlamı taşımaktadır. Bu mantık inançsızların mantığıdır. Dünyaya sahip olmak için her yol mubahtır. Mantığı haksız yere başkasının mallarını yemeye, zulme, adaletsizliğe, öldürmeye neden olmaktadır.
Babil kökenli dinler Allaha inancın kaybolmasıyla başlar. Bu açıdan sahte dinlerin kökeninin Babil Kulesi'nin yapılış zamanlarına gittiği bilinir. İlk bölünmeler ve kardeşlerin ayrılması buradan başlar. Irklar buradan göç eder. Irklar üzerine kurulu ulus devletlerin çıkış yeri burasıdır. Buradan ayrılan aileler gittikleri topraklarda nesillerin devamıyla dini inanış yöntemleri ve dilleri örf ve adetleri de değişti. Ve yüzyıllar içinde farklılaştılar. İlk ayrılışlarda düşmanlıklar oluşturulmuştu. Bu nedenle ulusların birbirlerine güvenleri olmadı. Babilin vesayetçileri bu ayrılıkları çıkartmıştı. Ama zamanla göç edenlerde de kuruldukları bölgelerde zaman içinde vesayet oluştu. Ve bu bölge bu topraklar bizim deyip bir sahiplenme ve yeryüzü savaşları aldı yürüdü. Babil Kulesi'nin yapımı sonrasında yeryüzünü yönettiklerine inanan güçlü sermaye sahipleri dilediklerini yönetici olarak başa getiriyorlardı. Halka zulmediyorlardı. Kendi çıkarları adına yönetiyorlardı. Yönetim böylece yine şeytanın egemenliğine geçmişti. Babilden dağılan aileler diğerlerine düşmanlıklarından, iletişimin kesilmesini istediler. Lisanlarını bile değiştirdiler. Yeryüzünde lisanlar böyle çeşitlendi. Dinlerde böyle çeşitlendi. Bu aileler kendi algıladıkları şekilde dinlerini yaşadılar ve dinsel çeşitlilik görüldü. Dinlerin temel benzerlikleri vardı ama algılayış iklim ve yaşam tarzı ibadetlerde farklılıklar varmış gibi gösteriyordu.
İnsanların yeryüzüne dağılmasına neden olan bu büyük göçle, aynı zamanda insanların dinsel inançları da bütün gittikleri yere dağılmış olmaktadır. Birbirlerinden farklı gibi görünen bu dinler Kitabı Mukaddes'e göre Nimrod'la ve Babil Kulesi ile başlamıştır ve özünde aynı sahte inançları barındırırlar. İlk ayrılığı ilk vesayeti babile sahip olanlar çıkardı. Kulelerin tepelerinde kurguladıkları tasarıları Pazar yerlerinde yayıyor kişisel kötülemelerle insanları birbirine düşürüyorlardı. Böylece insanlar birbirine düşerken onlarda yönetimdeki yerlerini koruyorlardı. Fitne ve fesat üzerinden cinayet ve kan davaları üzerinden besleniyorlardı.
Babil devrinden sonra yeryüzünde sürekli kötü süreçler artarak devam eder. Zamanla kavimlerin kurtuluşuna yönelik peygamberler gelir. Musa İsa ve Muhammet Allahın dinini insanlara yayarlar ve belirli dönemler etkileri sürer. Sonra yeryüzü tekrar bozulmaya başlar ve küresel egemenlik inançsızların, bozguncuların yani şeytanın egemenliğine geçmeye başlar.
MS 4.yüzyılda konstantin isimli Roma imparatoru hristiyan oldu ve bu dini resmi din ilan etti. Ve bu dini egemen kılmaya çalıştı. Ama iblisin hummalı çalışması hiç bitmedi. Ve hristiyan kültürüne geçti.
Hristiyan piskoposlar devlet sistemine hakim olunca yeni bir vesayet kuruldu. Ve menfaatleri doğrultusunda halka zulmettiler. Hatta dini kullanan bu yozlaşmış hristiyancı lobi inanan Avrupa halklarını cadılık, büyücülük ve manevi değerleri suçlamaya kalkacak kadar ve katliamlara gidecek kadar ileri gittiler.
İblis kilise yönetimiyle hareket etmeye başladı. İsanın manevi öğretilerini uygulayan halkları cadı ve büyücü olarak gösterilerek haksız bir suçlamalarda bulundular. Bu inançlı yerel halkların üzerine gittiler. Yalan söylediler ve abarttılar. Cadı olmayanlara karşı yürütülen cadı avcılığı resmen din düşmanlığıydı. O halklar asla iblisten ve cinlerden yardım alıp büyücülük yapmadılar. Ama birtakım büyücüler örnek gösterilerek bu büyük kitlelerin (inançlı halkın) üzerine gittiler.
Hristiyanlık çok başlılık ve çok karmaşıklık geçirdi. İslami değerleri de içinde barındıran hristiyanlık çok parçalı oldu. Kimileri bazı değerleri ve tanrısal buyrukları reddetti kimileri kabul etti. Sonra İnciller toplattırıldı. Ve pek çoğu reddedildi. Kilisenin ve vesayetin istekleri doğrultusunda bazı kitaplar kabul edildi. Hatta sonra diğer kitapları ortadan kaldırmaya çalıştılar. İnsanları bu gerçek bilgilerden uzaklaştırmak istediler.
Yine din vesayetçileri gelen son dini islamı sırf çıkarlarına uymadığı için ve egemenliklerini kaybetme korkusuyla reddettiler. Hristiyanlığın tepe noktasındaki piskopos ve papazlar çıkarları doğrultusunda Avrupayı yönetmekten zevk alıyordu. İslam hakkı, adaleti ve barışı öğütlediğinden kendileri için bu din tehditti. Geçmiştekiler gibi islamı reddedip savaş açtılar ve bu savaşı başlatan o ilk dinsizler 2012 ye kadar devam eden binlerce yıllık düşmanlığın nedeni oldular.
İslam geldiğinde Katolikler islamı reddettiklerinde inançlarında bir çatlak oluştu. Sırf çıkarları için hakka muhalif olanlar büyük bir kitleye zarar vermişlerdi. Halbuki İslam İsayı destekliyordu. İsanın öğretileriyle birebir uyumluydu. Gerçekte dinle hiçbir ilişkisi olamayan sermaye sahipleri ve bölgesel yönetimlere egemen olanlar, dinsel argümanları kullanarak papazlarla islamı itibarsızlaştırdılar ve hristiyanlığın temel öğretilerine de zarar verdiler. Bu hareket çağlar içinde Hristiyanlığı dinsizliğe kadar götürecekti. Tüm bunlara rağmen yinede içlerinde inananlar olacaktı. Her çağda zarar gören inançlı insanlar olmuştur.
Yeryüzü tarihinde her dönüm noktalarının başlangıcında büyük değişimler ve savaşlar olmuştur. Her kesim karşı tarafı şeytani taraf ilan ederdi. Her dönem ortaya çıkan zıt kutuplar diğer tarafı Kötülüğün taraftarlığını yaptığını, şeytanla işbirliği yaptığını söylerdi. Karşı tarafı kötü görür insana ve insanlığa zarar verdiğini kötü düzenin temsilcisi olduğunu söylerdi. Genelde halkın memnun olmadığı yönetimler zulmedenlerdir.
1209 da başlatılan haçlı seferleri de güya şeytana karşı idi. Yine 2000i aşkın insan öldürüldü. Kadın çocuk demeden katliam yapıldı. Selçuklu zamanın da da haçlı seferleri Anadolu insanlarıyla durdurulmuştu. Uzunca dönemdir yok etmek için çeşitli yüzyıllarda Anadoluya haçlı seferleri düzenlemişlerdi. Sonuncusu 1919lu yıllarda gerçekleşti. Anadoluya karşı bir soykırım gerçekleştirildi. En son haçlı seferleri yine 2001-2019 yılları arasında yaşanmaktadır. İlk Afganistan ve ıraka yapılan saldırıların en sonuncu ve önemli ayağı yine Anadolu olacaktır. Çünkü onlara göre Gog ve Magog anlayışın başı Türkiyedir. Gerçekten de uzun yüzyıllar inanan insanlara öncülük etmiş merkez Anadoludur. Bu nedenle Türkiyeye saldırmaları kaçınılmaz olacaktır. Ama tarihi bir gerçek var ki o da Tanrı buna izin vermeyecektir.
Tarihte 1453de Fatihin İstanbulu fethiyle sürekli düşüş trendinde olan iyiliğin bir çırpınışı yükselişi görülmüştü. Son dönemin en iyi yükselişiydi. Tanrıya inanan barışçı bir yönetim güç sahibi olmuştu. İyiliğin zirvesi olan bu dönemde kötülüğün de tohumları atılmıştı. 1600lü yıllarda Avrupada Tanrı inancı yıkılmaya çalışıldı. Cadı avı dedikleri olaylarla inanalar hedef alındı. 1600lü yılların sonuna doğru yeni dünya dedikleri bilindik topraklara gasp ve saldırı başladı. Kötülük hızla ilerliyor ve sürekli güçleniyordu.
2001 yılında kötülük zirve yaptı. İyilik son çırpınışını yaşarken tanrı Erdoğanı yönetime getirerek iyiliğin ilk temellerini tohumlarını atmıştı. Zamanla Türkiyeyi ve dünyayı değiştirecek olan Erdoğan sürekli yükseliş içinde oldu iyiliğin temsilcisi olarak çıktı.
Yakıncağ Avrupasında cadılarla ve büyücülerle mücadele ediliyor diye manevi değerlere inanan insanlar öldürüldü. Şeytana hizmet ettikleri ve büyü yaptıkları söylenirdi. Ancak onlar İsa ve havarilerinden öğrendiklerini uyguluyorlardı. Böylece pek çok inanan insanlar şeytanla ve şeytani işlerle ilişkilendirildiler. Pek çok inanan insanı öldürdüler. Onlar cadılarla değil incilin manevi dünyasıyla savaştılar. Yakınçağda yüz binlerce insan cadı avı dedikleri uydurulmuş kuramla öldürüldü. Tanrıyla ve diniyle savaşanlar baştan doğru İncilleri kabul etmemişlerdi. Ama halk İncilleri örf ve adetlerinde yaşıyordu. Onlar Lusifere (şeytana) karşı cephe almışlardı ve sırtlarını dünyaya dönen halklardı. Ama kendilerini inanan yerine koyan varlıklı ve din sömürgecileri bunu kullandılar. Ve kendilerini tanrı adına savaşı yerine koydular. Halbuki insanları ve halkları öldürenler şeytanın taraftarlarıydı. Yıllarca baskıyla ve zulümle halkı tanrıdan zorla uzaklaştırdılar. Halkı maddeci, çıkarcı dinden uzak hale getirdiler. Falcı büyücü ve cadılara başlatılan savaş gerçekte dine ve tanrıya başlatılmıştı. Ve savaşı başlatan şeytanın halkıydı. Bu savaş Avrupada 300 yıl sürdü ve nice masum insanlar öldürüldü.
Ortaçağ Avrupasında silah üretmek güçlü olmak için gerekli görülürdü. Zamanla silah üretip satarak gurupların ve ulusların da yönetildiği bir dönem başladı.
Yağmacılık yapan deniz korsanları uzak kıtalara giderek zorbalık kolonilerini kurdular. Haksızlığı ve zorbalığı yol edinmiş bu çeteler ABDyi kurdular.
Amerika kıtasındaki yeni dünya Avrupalılar tarafından haksız yere gasp edilip sömürgeleştirilince büyük bir açgözlülükle dünya yarışı başladı.
Amerika kıtasındaki BİLİNDİK yeni dünya Avrupalılar tarafından sömürgeleştirilince dünya düzeni bozuldu.
1700lü yıllar bittiğinde dünyada yeni ve bilimsel bir bakış açısı gelişir. Maneviyat ve Tanrı kaynaklı bilgiler yıkılır. İnancın değerleriyle inanç devrilmeye çalışılır. Akla bilime teknolojiye ve çağdaşlığa geçiş konu edilir. Gerçekte din bunları içerirdi. Yani din bunlara karşı değildi. 18 yyda aydınlanma çağında kazanılan modernizm aslında lusiferin bir oyunuydu. Ve şeytanın izinden gitmekti. Dinleri batıl göstererek inançlar ve manevi değerler yıkıldı. İnanışlar karanlık çağa ait olarak nitelendi. Biz bilime inanırız ve kendi aklımıza güveniriz dediler. Ve şeytanın yoluna uydular.
Zulüm 1789da başladı. 1923 de Anadoluya yerleşti.
Dünyanın kontrolü ullüminatideydi. Artık kontrolü kaybediyorlar. Kontrol ullüminatiden çıktı. Dünya gündemi artık kontrolsüz bir şekilde ilerliyor. Dünyanın haber ajanslarını yönetiyorlardı. Routers bunlardan biridir. Kirli planlarla küresel gündem belirleyip küresel algı oluşturuyorlardı. Gündeme getirdikleri konuları çıkarlarına uygun senaryo ediyorlardı. Küresel bilinci yöneten bu yapı yalan ve haksızlıkla insanlığı aldatıyordu.
Dünyada bir düzen vardı. Küresel sermaye ve işleyiş vardı. İnsanlığın devamını sağlayan para, sistem ve yönetim vardı. Küresel krizle hayati konu olan yaşamanın devamlılığı sıkıntıya düştü ve düzen sarsıldı. Dünya yıkıldı zannettiler. Her şey bitti zannettiler. Sermaye sahipleri ve küresel güçler varlıklarını düzenden çektiler. Küresel bozguncuların yeryüzünde yaptıklarından sonra güven kalmadı. Bozulan düzenin içinde yeni bir fidan filizlendi. Dünyada yeni bir sistem ve iyi bir düzen kurulmaya yönelik ilk işaretler gözlendi. Türkiye yükselen dünyanın merkezi olacak gibi görünüyor. Hepimiz dünya gemisindeyiz. Boğulursak hepimiz boğuluruz. Türkiyenin önüne taş koymaya çalışanlar yeni düzenin yükselişinden korkmaktadırlar.
Yeryüzündeki insanlar dünyayı yönetenlerin ne kadar beceriksiz ve menfaatçi olduğunu görecek. Sermaye sahipleri yönetimi ve yöneticileri halka rağmen tutmayı başardı. Silahı şiddeti ve baskıcılığı kullandılar. Silahlı askeri güçlere egemen olarak bozuk sistemin devam etmesini sağladılar. Sermaye sahipleri batıl yolu seçmiş ve batıl yollardan kazanıyorlardı.
Dünya yönetiminde inananların tüm iletişim kanalları kapalıydı. Seslerinin çıkması engellenmişti. Güçlü medyalarıyla bastırıyorlardı. Tanrıya inanç anlayışına engel olarak inançsızlığı aşıladılar. Kazançları için günahları teşvik ettiler. Flimlerde de reklamlar da da arzuların çekiciliği ve günahların cazipliği işlendi.
Güçlü olan yenemeyecektir. Savaş baskı ve kavga ile galip gelinmeyecek. Doğruların ve hakkın ortaya çıkmasıyla küresel bilinç değişimi yaşanacak. Böylece toplum mühendisliği yapanlar insan bilinçlini çalarak yönetiyorlardı. Artık bu güçlerini kaybedecekler. Yalan ve kirli planlarla algı yönetimini kaybedecekler.
Tanrı bozgunculuk yaptıklarından dolayı sermaye sahiplerini değiştirecek. Sermaye halkın egemenliğine geçecek.
Her, taraf, kendilerini iyilerden sayar ve tanrı için çalışan olduğunu sanırdı. Kim tüm insanlığı kolluyordu, sadece kendi anlayışlarını değil tüm insanlığa sahip çıkıyordu. Kim tanrının yasalarını öne çıkarmaya çalışıyordu kim tanrı yasalarını ezmişti. Hangisi barış ve demokrasiyi kullanıyordu. Hangisi köhnemiş düzenin malikiydi. Hangisi gelişmiş silahlara sahip ve üstünlük kuruyordu. Hangisi savaş karşıtıyız derken savaş arıyordu.
Şeytanın yandaşları 11 eylül olayları ile insanları korkuttu. Strese soktular ve gelecek hakkında endişelendirdiler. Amerika ve Avrupada olumsuz algı yarattılar.
11 Eylül 2001de saldırılarla şeytanın planı işledi. Kötücül güçler kürsel egemenliğin zirvesi için harekete geçti. Şeytanın son hamlesi olan bu dönem güç sahibi kötülerin, iyileri yok etme çabasıydı. Ardından yaşanan yüzyılın ilk çeyreğinde iyilerle kötülerin hesaplaşması yaşanmaktadır.
Ülliminati denildiğinde dünyayı negatif yönde yöneten güçlerin kaos düzeni ve felsefesi ile karşılaşırız. Sistem yüksek bir şekilde istikrarsız hale geldiğinde daha yüksek karmaşıklığın içerisinde kendi kendine organize olan rastlantısal birliktelik doğar. Bu birlikteliğe özde yalancılar, haksızlık edenler, dünya hırsıyla olanlar katılır. Kaos düzeninin güç kazandığı ve yerleştiği dönemlerde inançsız ve maddeci taraftarları doğal olarak organize olmaktadır. Ülliminati kötü düzenin en tepe yöneticileridir. Küresel sermayeyi yönetenlerin yönetici kadrosudur. Bunlar medyalara sahiptirler. Diledikleri lideri ve milletvekillerini medyada büyütür ve aday koyarlar. Halk da mecburen bu büyütülen insanları seçerler. Gerçekte seçim olmuş havası verilir gerçek ise seçilecek kişi baronlar tarafından atanır. Amerika ve İngilterede böyle olduğu gibi küresel egemenlik kötülerde olduğunda tüm dünyada böyle olmuştur.
Medya ile insan beyinlerini olaylarla etkileyerek küresel algıyı yönlendiren mühendisler vardır. Masa başında karar veren sermaye sahibi küresel egemenler bu algıyı yayarlar ve medya dahil tüm insanlar yazılı ve görsel olarak tamamen etkilenirler. Mühendislerin atmış oldukları tohumlar kolektif bilinçte tüm insanların yaymış olduğu o gizli telkinlerle bambaşka bir formata bürünmektedir. Günümüzde reklamlar yazılı ve görsel medya, flimler ve gazeteler ve insanların giyinişleri dahi bir anlayışı nitelemektedir. Ve hukuksuzca da olsa varlıklarını batıl yoldan devam ettirmeye çalışırlar. Savaşların, çatışmaların kaynağı bu kökten kaynaklanır. İnsanlığı iyilik adına yönetecek ve barışı egemen kılacak bir insanlık halifelik veya bir papalık merkezine ihtiyaç vardır. Günümüz Vatikanı ulluminatiye şeytana hizmet etmektedir.
Bush Iraka saldırırken kafirlere karşı haçlı birliği söylemlerinde bulunmuştu. Gog ve Magog Ortadoğuya geldi demişti. Armegeddonu başlattıklarını söylemişti. Kendi saflarını tanrı yolunda adledecek kadar sapıklardı. Bu savaş güçlü oldukları için onlara eğlenceli gelmiş olabilir ama milyonlarca insanın katliamına ve büyük kötülüklere, zor yaşamlara neden olmuştur. Ve sorumluları mutlaka insanlık önünde cezalandırılmalıdır.
George Bushta kötülük gerçektir ve ona karşı konulmalıdır derken kendisini iyilik için savaştığını söylüyordu. George Bush 11 Eylül ile Kötülük gerçektir ve kötülükle mücadele edilmelidir. Derken İslam toplumlarını kötü ilan edip ortadoğuya (Afganistan, Irak, Pakistan) savaş açmıştı. Şeytanın taraftarlarıyla savaşılmalıdır. Yargısıyla hareket etti. Kendini iyiliğin temsilcisi ve halife yerine koyup savaş siyaseti gütmüştü. İslamı ve ortadoğuyu şeytanın halkı olarak niteleyip (NATO) haçlı birliği ile saldırmıştı. Halbuki farkında olmadan kendisi şeytana hizmet etmekteydi.
Bush 11 eylülün sorumlusu olarak Afganistanın gelişimindeki para gücü olan Usame bin Ladini hedef seçti. Usame bin Ladini yakalama görevini Korgeneral William G. Baykına verdi. Baykın ise Amerikanın gerçek düşmanı Ladin değil Şeytan ve onun halkıdır demişti. George Bush bir konuşmasında ise kötülük gerçektir ve onunla mücadele edilmelidir.demişti. Bu söylemler dinsel ve mistik söylemler olmakla haçlı birliğini savaşa çağıran bir algı oluşturmaktaydı. Amerika ve batılı güçler Ortadoğuyu kan gölüne çeviren bu şeytani fikirler ile on yılda milyonları aşkın ölümlere sebep oldu.
11 eylül saldırılarının ardında küresel zenginler ve onların istihbaratı vardı. Amerikan istihbaratı doğuda Afganistanın yer altı zenginliklerini iyi biliyorlardı. Irakta petrolü ve hazineleri sömürmek istiyorlardı. 11 Eylül öncesinden Usame bin Ladini bilen FBI ve Amerikalı zenginler kasıtlı olarak Ladini hedef yaparak Afganistanı sömürmeyi seçmişlerdi. Amerikada çok parası olan Usame bin ladin bu bozguncular tarafından yakinen biliniyordu. Her ülkenin zenginlerini ve böylece dinamiklerini bilen FBI: hedef seç , itibarsızlaştır ve saldır tekniğini kullandı.
ABDyi kurtuluşa götüreceği tahmin edilen bir takım terör olaylarını gerçekleştiren bozguncular dünyayı bu anlayışla uzun süre istikrarlı yönetemeyeceklerdi. Nitekim de öyle oldu. ABDnin kurtuluş reçetesi olarak görülen İslam temelli terör olayları ABD de yapılanmış derin devlet tarafından gerçekleştirilmektedir. Boston saldırısı da bunlardan bir tanesidir. Saldırının temel nedeni ve kimler tarafından gerçekleştirildiği bilinmemektedir. Saldırıyı yapan olarak Türklerin yoğun yaşadığı bölgede masum bir çeçen hedef gösterildi. Bombanın düdüklü tencereyle yapıldığı iddia edildi. Bu olay ile hem silahlanma taraftarı olan silah üreticileri ve tüccarları korunmuş oldu. Hem de çeçen suçlusu öne çıkartılarak Rusya birlikteliği pekiştirilmiş oldu. Hem de Müslüman çeçen ile İslam hedef yapıldı. Belli ki Amerikanın Ergenekoncuları çok zeki. Yapılan medya haberleriyle kitlesel düşünce yönlendirmeleri yapılarak halklar aldatılıyor. Böylece hukuksuz yapılanma varlığını Amerikada sürdürüyor. Öldürülen Çeçene gençe gelince operasyon anında ellerini kaldırıp teslim olmayı istemesine rağmen öldürülüyor. Tüm dünya operasyon görüntülerinin küçük bir kesitini izledi. Bilinçli olarak öldürme gerçekleştirdiler. Ayrıca Gencin ailesi, çevresi çok iyi bir insan olduğunu söylediler. Ayrıca silah ve bomba yapımını bilmeyen genç olay zamanında birlikte olduğu insanlar var. İkametgahını uzun süre terk etmemiş. Yakın çevresinden kimse olayı gerçekleştirdiğine inanmıyor. İşte Amerikada bu bozguncu yapılanma bu olaylara benzer sayısız olaylar planlamışlardı. Algı yönetmeyi iyi bilen ve insan psikolojilerini kitlesel olarak yöneten kaosçular bu yalanları daha insanoğluna ne kadar yutturacaktır.
11 Eylül döneminde de Risin adlı zehir ile mektup gönderme olayları olmuştu. Medyada gündem yaratmak için şimdi Obamaya da risinli mektup gönderip bu saçmalıkla islam düşmanlığının devam ettiğini vurgulamak istiyorlar.
Vahiy kitabında Armageddon anlatılır. Armageddon savaşı Tanrı ile şeytan arasında gerçekleşir. Dünya egemenliği şeytandadır ve tanrının halkına zulmedilmektedir. Armegeddon savaşında dünya egemenliğine sahip olan şeytanın tanrının halkına zulmetmesi sonucu Tanrısal kaynaklı harabiyetler yaşanır. Müslümanların, mazlum halkların küresel egemenlerin baskısı altında öldürülmesiyle Armegeddon başlar. Bir tarafta öldürülen mazlum halklar bir tarafta afetlerden kurtulamayan zalim halklar vardır.Armageddon da gerçekleşmesi gereken bir olay Büyük Babil'in yok edilmesidir. Vahiy kitabında söz edilen "Büyük Kent"in "Büyük Babilin günümüzde ABD olduğu anlaşılır. Büyük Babil için aynı zamanda "Fahişe-Dünya fahişelerinin anası" ifadesi kullanılır. Buna göre Büyük Kent, Büyük Babil ve Fahişe aynı şeydir. Yani dünyaya egemen olan inançsızların bozgunculukla dünyaya sahip olma çabasıdır. Buradaki fahişe Dünya için her türlü kötü yolu seçmiş olan anlamı taşımaktadır. Bu mantık inançsızların mantığıdır. Dünyaya sahip olmak için her yol mubahtır. Mantığı haksız yere başkasının mallarını yemeye, zulme, adaletsizliğe, öldürmeye neden olmaktadır.
Babil kökenli dinler Allaha inancın kaybolmasıyla başlar. Bu açıdan sahte dinlerin kökeninin Babil Kulesi'nin yapılış zamanlarına gittiği bilinir. İlk bölünmeler ve kardeşlerin ayrılması buradan başlar. Irklar buradan göç eder. Irklar üzerine kurulu ulus devletlerin çıkış yeri burasıdır. Buradan ayrılan aileler gittikleri topraklarda nesillerin devamıyla dini inanış yöntemleri ve dilleri örf ve adetleri de değişti. Ve yüzyıllar içinde farklılaştılar. İlk ayrılışlarda düşmanlıklar oluşturulmuştu. Bu nedenle ulusların birbirlerine güvenleri olmadı. Babilin vesayetçileri bu ayrılıkları çıkartmıştı. Ama zamanla göç edenlerde de kuruldukları bölgelerde zaman içinde vesayet oluştu. Ve bu bölge bu topraklar bizim deyip bir sahiplenme ve yeryüzü savaşları aldı yürüdü. Babil Kulesi'nin yapımı sonrasında yeryüzünü yönettiklerine inanan güçlü sermaye sahipleri dilediklerini yönetici olarak başa getiriyorlardı. Halka zulmediyorlardı. Kendi çıkarları adına yönetiyorlardı. Yönetim böylece yine şeytanın egemenliğine geçmişti. Babilden dağılan aileler diğerlerine düşmanlıklarından, iletişimin kesilmesini istediler. Lisanlarını bile değiştirdiler. Yeryüzünde lisanlar böyle çeşitlendi. Dinlerde böyle çeşitlendi. Bu aileler kendi algıladıkları şekilde dinlerini yaşadılar ve dinsel çeşitlilik görüldü. Dinlerin temel benzerlikleri vardı ama algılayış iklim ve yaşam tarzı ibadetlerde farklılıklar varmış gibi gösteriyordu.
İnsanların yeryüzüne dağılmasına neden olan bu büyük göçle, aynı zamanda insanların dinsel inançları da bütün gittikleri yere dağılmış olmaktadır. Birbirlerinden farklı gibi görünen bu dinler Kitabı Mukaddes'e göre Nimrod'la ve Babil Kulesi ile başlamıştır ve özünde aynı sahte inançları barındırırlar. İlk ayrılığı ilk vesayeti babile sahip olanlar çıkardı. Kulelerin tepelerinde kurguladıkları tasarıları Pazar yerlerinde yayıyor kişisel kötülemelerle insanları birbirine düşürüyorlardı. Böylece insanlar birbirine düşerken onlarda yönetimdeki yerlerini koruyorlardı. Fitne ve fesat üzerinden cinayet ve kan davaları üzerinden besleniyorlardı.
Babil devrinden sonra yeryüzünde sürekli kötü süreçler artarak devam eder. Zamanla kavimlerin kurtuluşuna yönelik peygamberler gelir. Musa İsa ve Muhammet Allahın dinini insanlara yayarlar ve belirli dönemler etkileri sürer. Sonra yeryüzü tekrar bozulmaya başlar ve küresel egemenlik inançsızların, bozguncuların yani şeytanın egemenliğine geçmeye başlar.
MS 4.yüzyılda konstantin isimli Roma imparatoru hristiyan oldu ve bu dini resmi din ilan etti. Ve bu dini egemen kılmaya çalıştı. Ama iblisin hummalı çalışması hiç bitmedi. Ve hristiyan kültürüne geçti.
Hristiyan piskoposlar devlet sistemine hakim olunca yeni bir vesayet kuruldu. Ve menfaatleri doğrultusunda halka zulmettiler. Hatta dini kullanan bu yozlaşmış hristiyancı lobi inanan Avrupa halklarını cadılık, büyücülük ve manevi değerleri suçlamaya kalkacak kadar ve katliamlara gidecek kadar ileri gittiler.
İblis kilise yönetimiyle hareket etmeye başladı. İsanın manevi öğretilerini uygulayan halkları cadı ve büyücü olarak gösterilerek haksız bir suçlamalarda bulundular. Bu inançlı yerel halkların üzerine gittiler. Yalan söylediler ve abarttılar. Cadı olmayanlara karşı yürütülen cadı avcılığı resmen din düşmanlığıydı. O halklar asla iblisten ve cinlerden yardım alıp büyücülük yapmadılar. Ama birtakım büyücüler örnek gösterilerek bu büyük kitlelerin (inançlı halkın) üzerine gittiler.
Hristiyanlık çok başlılık ve çok karmaşıklık geçirdi. İslami değerleri de içinde barındıran hristiyanlık çok parçalı oldu. Kimileri bazı değerleri ve tanrısal buyrukları reddetti kimileri kabul etti. Sonra İnciller toplattırıldı. Ve pek çoğu reddedildi. Kilisenin ve vesayetin istekleri doğrultusunda bazı kitaplar kabul edildi. Hatta sonra diğer kitapları ortadan kaldırmaya çalıştılar. İnsanları bu gerçek bilgilerden uzaklaştırmak istediler.
Yine din vesayetçileri gelen son dini islamı sırf çıkarlarına uymadığı için ve egemenliklerini kaybetme korkusuyla reddettiler. Hristiyanlığın tepe noktasındaki piskopos ve papazlar çıkarları doğrultusunda Avrupayı yönetmekten zevk alıyordu. İslam hakkı, adaleti ve barışı öğütlediğinden kendileri için bu din tehditti. Geçmiştekiler gibi islamı reddedip savaş açtılar ve bu savaşı başlatan o ilk dinsizler 2012 ye kadar devam eden binlerce yıllık düşmanlığın nedeni oldular.
İslam geldiğinde Katolikler islamı reddettiklerinde inançlarında bir çatlak oluştu. Sırf çıkarları için hakka muhalif olanlar büyük bir kitleye zarar vermişlerdi. Halbuki İslam İsayı destekliyordu. İsanın öğretileriyle birebir uyumluydu. Gerçekte dinle hiçbir ilişkisi olamayan sermaye sahipleri ve bölgesel yönetimlere egemen olanlar, dinsel argümanları kullanarak papazlarla islamı itibarsızlaştırdılar ve hristiyanlığın temel öğretilerine de zarar verdiler. Bu hareket çağlar içinde Hristiyanlığı dinsizliğe kadar götürecekti. Tüm bunlara rağmen yinede içlerinde inananlar olacaktı. Her çağda zarar gören inançlı insanlar olmuştur.
Yeryüzü tarihinde her dönüm noktalarının başlangıcında büyük değişimler ve savaşlar olmuştur. Her kesim karşı tarafı şeytani taraf ilan ederdi. Her dönem ortaya çıkan zıt kutuplar diğer tarafı Kötülüğün taraftarlığını yaptığını, şeytanla işbirliği yaptığını söylerdi. Karşı tarafı kötü görür insana ve insanlığa zarar verdiğini kötü düzenin temsilcisi olduğunu söylerdi. Genelde halkın memnun olmadığı yönetimler zulmedenlerdir.
1209 da başlatılan haçlı seferleri de güya şeytana karşı idi. Yine 2000i aşkın insan öldürüldü. Kadın çocuk demeden katliam yapıldı. Selçuklu zamanın da da haçlı seferleri Anadolu insanlarıyla durdurulmuştu. Uzunca dönemdir yok etmek için çeşitli yüzyıllarda Anadoluya haçlı seferleri düzenlemişlerdi. Sonuncusu 1919lu yıllarda gerçekleşti. Anadoluya karşı bir soykırım gerçekleştirildi. En son haçlı seferleri yine 2001-2019 yılları arasında yaşanmaktadır. İlk Afganistan ve ıraka yapılan saldırıların en sonuncu ve önemli ayağı yine Anadolu olacaktır. Çünkü onlara göre Gog ve Magog anlayışın başı Türkiyedir. Gerçekten de uzun yüzyıllar inanan insanlara öncülük etmiş merkez Anadoludur. Bu nedenle Türkiyeye saldırmaları kaçınılmaz olacaktır. Ama tarihi bir gerçek var ki o da Tanrı buna izin vermeyecektir.
Tarihte 1453de Fatihin İstanbulu fethiyle sürekli düşüş trendinde olan iyiliğin bir çırpınışı yükselişi görülmüştü. Son dönemin en iyi yükselişiydi. Tanrıya inanan barışçı bir yönetim güç sahibi olmuştu. İyiliğin zirvesi olan bu dönemde kötülüğün de tohumları atılmıştı. 1600lü yıllarda Avrupada Tanrı inancı yıkılmaya çalışıldı. Cadı avı dedikleri olaylarla inanalar hedef alındı. 1600lü yılların sonuna doğru yeni dünya dedikleri bilindik topraklara gasp ve saldırı başladı. Kötülük hızla ilerliyor ve sürekli güçleniyordu.
2001 yılında kötülük zirve yaptı. İyilik son çırpınışını yaşarken tanrı Erdoğanı yönetime getirerek iyiliğin ilk temellerini tohumlarını atmıştı. Zamanla Türkiyeyi ve dünyayı değiştirecek olan Erdoğan sürekli yükseliş içinde oldu iyiliğin temsilcisi olarak çıktı.
Yakıncağ Avrupasında cadılarla ve büyücülerle mücadele ediliyor diye manevi değerlere inanan insanlar öldürüldü. Şeytana hizmet ettikleri ve büyü yaptıkları söylenirdi. Ancak onlar İsa ve havarilerinden öğrendiklerini uyguluyorlardı. Böylece pek çok inanan insanlar şeytanla ve şeytani işlerle ilişkilendirildiler. Pek çok inanan insanı öldürdüler. Onlar cadılarla değil incilin manevi dünyasıyla savaştılar. Yakınçağda yüz binlerce insan cadı avı dedikleri uydurulmuş kuramla öldürüldü. Tanrıyla ve diniyle savaşanlar baştan doğru İncilleri kabul etmemişlerdi. Ama halk İncilleri örf ve adetlerinde yaşıyordu. Onlar Lusifere (şeytana) karşı cephe almışlardı ve sırtlarını dünyaya dönen halklardı. Ama kendilerini inanan yerine koyan varlıklı ve din sömürgecileri bunu kullandılar. Ve kendilerini tanrı adına savaşı yerine koydular. Halbuki insanları ve halkları öldürenler şeytanın taraftarlarıydı. Yıllarca baskıyla ve zulümle halkı tanrıdan zorla uzaklaştırdılar. Halkı maddeci, çıkarcı dinden uzak hale getirdiler. Falcı büyücü ve cadılara başlatılan savaş gerçekte dine ve tanrıya başlatılmıştı. Ve savaşı başlatan şeytanın halkıydı. Bu savaş Avrupada 300 yıl sürdü ve nice masum insanlar öldürüldü.
Ortaçağ Avrupasında silah üretmek güçlü olmak için gerekli görülürdü. Zamanla silah üretip satarak gurupların ve ulusların da yönetildiği bir dönem başladı.
Yağmacılık yapan deniz korsanları uzak kıtalara giderek zorbalık kolonilerini kurdular. Haksızlığı ve zorbalığı yol edinmiş bu çeteler ABDyi kurdular.
Amerika kıtasındaki yeni dünya Avrupalılar tarafından haksız yere gasp edilip sömürgeleştirilince büyük bir açgözlülükle dünya yarışı başladı.
Amerika kıtasındaki BİLİNDİK yeni dünya Avrupalılar tarafından sömürgeleştirilince dünya düzeni bozuldu.
1700lü yıllar bittiğinde dünyada yeni ve bilimsel bir bakış açısı gelişir. Maneviyat ve Tanrı kaynaklı bilgiler yıkılır. İnancın değerleriyle inanç devrilmeye çalışılır. Akla bilime teknolojiye ve çağdaşlığa geçiş konu edilir. Gerçekte din bunları içerirdi. Yani din bunlara karşı değildi. 18 yyda aydınlanma çağında kazanılan modernizm aslında lusiferin bir oyunuydu. Ve şeytanın izinden gitmekti. Dinleri batıl göstererek inançlar ve manevi değerler yıkıldı. İnanışlar karanlık çağa ait olarak nitelendi. Biz bilime inanırız ve kendi aklımıza güveniriz dediler. Ve şeytanın yoluna uydular.
Zulüm 1789da başladı. 1923 de Anadoluya yerleşti.
Dünyanın kontrolü ullüminatideydi. Artık kontrolü kaybediyorlar. Kontrol ullüminatiden çıktı. Dünya gündemi artık kontrolsüz bir şekilde ilerliyor. Dünyanın haber ajanslarını yönetiyorlardı. Routers bunlardan biridir. Kirli planlarla küresel gündem belirleyip küresel algı oluşturuyorlardı. Gündeme getirdikleri konuları çıkarlarına uygun senaryo ediyorlardı. Küresel bilinci yöneten bu yapı yalan ve haksızlıkla insanlığı aldatıyordu.
Dünyada bir düzen vardı. Küresel sermaye ve işleyiş vardı. İnsanlığın devamını sağlayan para, sistem ve yönetim vardı. Küresel krizle hayati konu olan yaşamanın devamlılığı sıkıntıya düştü ve düzen sarsıldı. Dünya yıkıldı zannettiler. Her şey bitti zannettiler. Sermaye sahipleri ve küresel güçler varlıklarını düzenden çektiler. Küresel bozguncuların yeryüzünde yaptıklarından sonra güven kalmadı. Bozulan düzenin içinde yeni bir fidan filizlendi. Dünyada yeni bir sistem ve iyi bir düzen kurulmaya yönelik ilk işaretler gözlendi. Türkiye yükselen dünyanın merkezi olacak gibi görünüyor. Hepimiz dünya gemisindeyiz. Boğulursak hepimiz boğuluruz. Türkiyenin önüne taş koymaya çalışanlar yeni düzenin yükselişinden korkmaktadırlar.
Yeryüzündeki insanlar dünyayı yönetenlerin ne kadar beceriksiz ve menfaatçi olduğunu görecek. Sermaye sahipleri yönetimi ve yöneticileri halka rağmen tutmayı başardı. Silahı şiddeti ve baskıcılığı kullandılar. Silahlı askeri güçlere egemen olarak bozuk sistemin devam etmesini sağladılar. Sermaye sahipleri batıl yolu seçmiş ve batıl yollardan kazanıyorlardı.
Dünya yönetiminde inananların tüm iletişim kanalları kapalıydı. Seslerinin çıkması engellenmişti. Güçlü medyalarıyla bastırıyorlardı. Tanrıya inanç anlayışına engel olarak inançsızlığı aşıladılar. Kazançları için günahları teşvik ettiler. Flimlerde de reklamlar da da arzuların çekiciliği ve günahların cazipliği işlendi.
Güçlü olan yenemeyecektir. Savaş baskı ve kavga ile galip gelinmeyecek. Doğruların ve hakkın ortaya çıkmasıyla küresel bilinç değişimi yaşanacak. Böylece toplum mühendisliği yapanlar insan bilinçlini çalarak yönetiyorlardı. Artık bu güçlerini kaybedecekler. Yalan ve kirli planlarla algı yönetimini kaybedecekler.
Tanrı bozgunculuk yaptıklarından dolayı sermaye sahiplerini değiştirecek. Sermaye halkın egemenliğine geçecek.
Her, taraf, kendilerini iyilerden sayar ve tanrı için çalışan olduğunu sanırdı. Kim tüm insanlığı kolluyordu, sadece kendi anlayışlarını değil tüm insanlığa sahip çıkıyordu. Kim tanrının yasalarını öne çıkarmaya çalışıyordu kim tanrı yasalarını ezmişti. Hangisi barış ve demokrasiyi kullanıyordu. Hangisi köhnemiş düzenin malikiydi. Hangisi gelişmiş silahlara sahip ve üstünlük kuruyordu. Hangisi savaş karşıtıyız derken savaş arıyordu.
Şeytanın yandaşları 11 eylül olayları ile insanları korkuttu. Strese soktular ve gelecek hakkında endişelendirdiler. Amerika ve Avrupada olumsuz algı yarattılar.
11 Eylül 2001de saldırılarla şeytanın planı işledi. Kötücül güçler kürsel egemenliğin zirvesi için harekete geçti. Şeytanın son hamlesi olan bu dönem güç sahibi kötülerin, iyileri yok etme çabasıydı. Ardından yaşanan yüzyılın ilk çeyreğinde iyilerle kötülerin hesaplaşması yaşanmaktadır.
Ülliminati denildiğinde dünyayı negatif yönde yöneten güçlerin kaos düzeni ve felsefesi ile karşılaşırız. Sistem yüksek bir şekilde istikrarsız hale geldiğinde daha yüksek karmaşıklığın içerisinde kendi kendine organize olan rastlantısal birliktelik doğar. Bu birlikteliğe özde yalancılar, haksızlık edenler, dünya hırsıyla olanlar katılır. Kaos düzeninin güç kazandığı ve yerleştiği dönemlerde inançsız ve maddeci taraftarları doğal olarak organize olmaktadır. Ülliminati kötü düzenin en tepe yöneticileridir. Küresel sermayeyi yönetenlerin yönetici kadrosudur. Bunlar medyalara sahiptirler. Diledikleri lideri ve milletvekillerini medyada büyütür ve aday koyarlar. Halk da mecburen bu büyütülen insanları seçerler. Gerçekte seçim olmuş havası verilir gerçek ise seçilecek kişi baronlar tarafından atanır. Amerika ve İngilterede böyle olduğu gibi küresel egemenlik kötülerde olduğunda tüm dünyada böyle olmuştur.
Medya ile insan beyinlerini olaylarla etkileyerek küresel algıyı yönlendiren mühendisler vardır. Masa başında karar veren sermaye sahibi küresel egemenler bu algıyı yayarlar ve medya dahil tüm insanlar yazılı ve görsel olarak tamamen etkilenirler. Mühendislerin atmış oldukları tohumlar kolektif bilinçte tüm insanların yaymış olduğu o gizli telkinlerle bambaşka bir formata bürünmektedir. Günümüzde reklamlar yazılı ve görsel medya, flimler ve gazeteler ve insanların giyinişleri dahi bir anlayışı nitelemektedir. Ve hukuksuzca da olsa varlıklarını batıl yoldan devam ettirmeye çalışırlar. Savaşların, çatışmaların kaynağı bu kökten kaynaklanır. İnsanlığı iyilik adına yönetecek ve barışı egemen kılacak bir insanlık halifelik veya bir papalık merkezine ihtiyaç vardır. Günümüz Vatikanı ulluminatiye şeytana hizmet etmektedir.
Bush Iraka saldırırken kafirlere karşı haçlı birliği söylemlerinde bulunmuştu. Gog ve Magog Ortadoğuya geldi demişti. Armegeddonu başlattıklarını söylemişti. Kendi saflarını tanrı yolunda adledecek kadar sapıklardı. Bu savaş güçlü oldukları için onlara eğlenceli gelmiş olabilir ama milyonlarca insanın katliamına ve büyük kötülüklere, zor yaşamlara neden olmuştur. Ve sorumluları mutlaka insanlık önünde cezalandırılmalıdır.
George Bushta kötülük gerçektir ve ona karşı konulmalıdır derken kendisini iyilik için savaştığını söylüyordu. George Bush 11 Eylül ile Kötülük gerçektir ve kötülükle mücadele edilmelidir. Derken İslam toplumlarını kötü ilan edip ortadoğuya (Afganistan, Irak, Pakistan) savaş açmıştı. Şeytanın taraftarlarıyla savaşılmalıdır. Yargısıyla hareket etti. Kendini iyiliğin temsilcisi ve halife yerine koyup savaş siyaseti gütmüştü. İslamı ve ortadoğuyu şeytanın halkı olarak niteleyip (NATO) haçlı birliği ile saldırmıştı. Halbuki farkında olmadan kendisi şeytana hizmet etmekteydi.
Bush 11 eylülün sorumlusu olarak Afganistanın gelişimindeki para gücü olan Usame bin Ladini hedef seçti. Usame bin Ladini yakalama görevini Korgeneral William G. Baykına verdi. Baykın ise Amerikanın gerçek düşmanı Ladin değil Şeytan ve onun halkıdır demişti. George Bush bir konuşmasında ise kötülük gerçektir ve onunla mücadele edilmelidir.demişti. Bu söylemler dinsel ve mistik söylemler olmakla haçlı birliğini savaşa çağıran bir algı oluşturmaktaydı. Amerika ve batılı güçler Ortadoğuyu kan gölüne çeviren bu şeytani fikirler ile on yılda milyonları aşkın ölümlere sebep oldu.
11 eylül saldırılarının ardında küresel zenginler ve onların istihbaratı vardı. Amerikan istihbaratı doğuda Afganistanın yer altı zenginliklerini iyi biliyorlardı. Irakta petrolü ve hazineleri sömürmek istiyorlardı. 11 Eylül öncesinden Usame bin Ladini bilen FBI ve Amerikalı zenginler kasıtlı olarak Ladini hedef yaparak Afganistanı sömürmeyi seçmişlerdi. Amerikada çok parası olan Usame bin ladin bu bozguncular tarafından yakinen biliniyordu. Her ülkenin zenginlerini ve böylece dinamiklerini bilen FBI: hedef seç , itibarsızlaştır ve saldır tekniğini kullandı.
ABDyi kurtuluşa götüreceği tahmin edilen bir takım terör olaylarını gerçekleştiren bozguncular dünyayı bu anlayışla uzun süre istikrarlı yönetemeyeceklerdi. Nitekim de öyle oldu. ABDnin kurtuluş reçetesi olarak görülen İslam temelli terör olayları ABD de yapılanmış derin devlet tarafından gerçekleştirilmektedir. Boston saldırısı da bunlardan bir tanesidir. Saldırının temel nedeni ve kimler tarafından gerçekleştirildiği bilinmemektedir. Saldırıyı yapan olarak Türklerin yoğun yaşadığı bölgede masum bir çeçen hedef gösterildi. Bombanın düdüklü tencereyle yapıldığı iddia edildi. Bu olay ile hem silahlanma taraftarı olan silah üreticileri ve tüccarları korunmuş oldu. Hem de çeçen suçlusu öne çıkartılarak Rusya birlikteliği pekiştirilmiş oldu. Hem de Müslüman çeçen ile İslam hedef yapıldı. Belli ki Amerikanın Ergenekoncuları çok zeki. Yapılan medya haberleriyle kitlesel düşünce yönlendirmeleri yapılarak halklar aldatılıyor. Böylece hukuksuz yapılanma varlığını Amerikada sürdürüyor. Öldürülen Çeçene gençe gelince operasyon anında ellerini kaldırıp teslim olmayı istemesine rağmen öldürülüyor. Tüm dünya operasyon görüntülerinin küçük bir kesitini izledi. Bilinçli olarak öldürme gerçekleştirdiler. Ayrıca Gencin ailesi, çevresi çok iyi bir insan olduğunu söylediler. Ayrıca silah ve bomba yapımını bilmeyen genç olay zamanında birlikte olduğu insanlar var. İkametgahını uzun süre terk etmemiş. Yakın çevresinden kimse olayı gerçekleştirdiğine inanmıyor. İşte Amerikada bu bozguncu yapılanma bu olaylara benzer sayısız olaylar planlamışlardı. Algı yönetmeyi iyi bilen ve insan psikolojilerini kitlesel olarak yöneten kaosçular bu yalanları daha insanoğluna ne kadar yutturacaktır.
11 Eylül döneminde de Risin adlı zehir ile mektup gönderme olayları olmuştu. Medyada gündem yaratmak için şimdi Obamaya da risinli mektup gönderip bu saçmalıkla islam düşmanlığının devam ettiğini vurgulamak istiyorlar.